Orta Avrupa turlarında Viyana’nın ve Prag’ın ayrılmaz
parçası olarak yer alan Budapeşte kendi başına da gezilmeyi hak eden bir şehir.
3 şehirde 2’şer gün tur peşinde koşmak yerine bağımsız bir alternatif gezi
planlanırsa Budapeşte’ye ve çevresine daha geniş bir zaman ayrılabilir.
Macaristan ve başkenti Budapeşte Orta Avrupa’da kendine has
bir ülke ve Macarlar kendine özgü bir halk. Avrupa’nın sonradan gelen
halklarından, Orta Asya kökenliler, Avrupa Hunlarının torunları. Dilleri de
zaten Asya dil ailesine dahil, Türkçeye yakın. Bazı kelimeler Türkçe ile aynı
olsa da dilin melodisi ve kelimelerin yapısı sanki Türkçe konuşuluyormuş
hissine varmanızı sağlıyor. Genel olarak Avrupalı görünümü olsa da bazı
insanları gördüğünüzde çekik gözlerinden bir Hunlu gördüğünüzü düşünüyorsunuz. Ülkede
en yaygın isimlerden birinin Attila olması da tabii şaşırtıcı değil.
Avrupa’ya geldiklerinde uzun yıllar göçebe ve savaşçı bir
halk olarak Avrupa’da feodal sistemin kurulmasında (kendine içine kapalı,
hiyerarşik bir güvenlik sistemi) önemli bir sebep oluyorlar. (kuzeyden
Vikingler, güneyden Müslüman Araplar, doğudan Macarların akınları nedeniyle)
Sonrasında Hıristiyanlığı kabul edip yerleşik yaşama geçiyorlar. Fethedenler fethedilmiş
oluyor. 16. yy.da Osmanlı Devleti uzun bir süre Macaristan’ı yönetiyor. Kanuni
Sultan Süleyman dönemi Osmanlı yönetiminin en güçlü olduğu dönem. Bu dönemde Budapeşte’de
büyük bir Müslüman nüfus da yerleşiyor, camiler inşa ediliyor. Ancak Osmanlı geri
çekilince Macarlar Osmanlıya ait tüm eserleri, camileri yıkıyorlar, Osmanlı
izini siliyorlar.
Gül Baba |
Tek istisna ile. O da Gül Baba. Bir Bektaşi dervişi olan Gül
Baba’nın türbesi halen ayakta duruyor. Şehrin merkezi bir noktasında Tuna
Nehrini gören güzel bir tepede duruyor. Budapeşte’ye gidildiğinde illaki
ziyaret edilmeli. Türbe kapalıysa türbenin görevlisinden/bekçisinden rica
edildiğinde kapıyı açıyor, içeri girebiliyor ve anı defterine duygularınızı
yazabiliyorsunuz.
Gül Baba, Sultan Süleyman zamanında yaşamış bir derviş. Bektaşi-Alevi
inancında, halka İslam’ı anlatıyor. Bir barış insanı, elinde güllerle gezdiği
için Gül Baba ismi takılıyor. Halkın sevgilisi oluyor. Öldüğünde büyük bir
cenaze töreni oluyor. Cenazeye Sultan Süleyman dahi gelip katılıyor. Osmanlı çekildiğinde
Müslümanlar kovulup eserleri yıkılırken Gül Baba’ya dokunamıyorlar. Türbe 90’lı
yıllarda Fikri Sağlar Kültür Bakanı iken restore ediliyor. Gül Babaya selam
getirmek ve şehrin siluetini oradan izlemek bir nevi bir görev.
Parlamento |
Budapeşte Tuna Nehrinin iki kenarına kurulmuş. Aslında iki ayrı
şehrin birliği. Bir taraf Budin, diğer taraf Peşte şehirleri. Şehrin silueti
meşhur. Tabii bir İstanbul değil ama Avrupa kentleri içinde, bilhassa Tuna
Nehri kıyısındaki şehirler içinde silueti ile ayrılıyor. Bu nedenle zamanınızın
önemli kısmını Nehrin kenarında geçirebilir, bol bol fotoğraf çekebilir,
kafelerde şaraplarınızı yudumlayabilirsiniz. Siluetin bir tarafında modern
şehir kısmında Meclis ve Katedral varken, daha tarihi olan kısımda ise Kale
görülüyor. Nehrin üzerinde ise birbirinden güzel köprüler yer alıyor. Zincirli Köprü
heykelleriyle en meşhuru. Her bir köprünün üzerinde yürüyüp fotoğraf
çekebilirsiniz. Şehrin görünümü güzel olunca nehir kenarında veya kalede
tepenin üstünde, nerede olursanız olun güzel ve manzarayı farklı bir açıdan
gören bir fotoğraf çekme imkanınız olacak.
Macaristan görece ucuz bir ülke. Avusturya’ya göre ucuz,
Balkan ülkelerine göre biraz daha pahalı. Yemekleri de ağız tadımıza uygun. Gulaş
adlı ünlü çorbaları zaten başlı başına bir yemek, Gulaş içerek doymak mümkün. Özellikle
kalın ekmekten yapılan kaselerin içinde veriliyorsa çorbayla beraber kaseyi de
yavaş yavaş yiyorsunuz. Et yemeklerinden yiyebilir, güzel şaraplarını deneyebilirsiniz.
Kale/balıkçı burcu |
Buda Kalesi bölümünü gezmeye özel bir zaman ayırmakta fayda
var. Gül Baba da şehrin bu tarafında olduğu için Kale’ye gelmişken taksiyle
kısa bir mesafedeki Gül Baba da ziyaret edilebilir. Kale aslında geniş bir
alanı kapsıyor. Dar sokaklarda klasik bir eski şehir, sağlı sollu sıralanmış
dükkanlar, kafeler, büyük bir katedral (Matthias Kilisesi), surlar (Balıkçı
Burcu). Burayı keşfetmek keyifli bir iş.
Modern şehir merkezini de yine nehir kenarından başlayarak gezebilirsiniz.
Burası daha çok turistik ve zengin kesim olduğu için çok kalabalık sayılmaz. Buradan
biraz uzaklaşıp yürüdüğünüzde canlı bir şehir yaşamı ile karşılaşabilirsiniz. Bu
nedenle sadece turistik bölgelerle kendinizi sınırlamayın, biraz daha yürüyün,
insanları işlerine, okullarına giderken gündelik yaşamları içinde
görebilirsiniz, daha uygun restoranlarda yemek yiyebilirsiniz. Nehre biraz daha
uzak olan (mesela yürüyerek 20-25 dakika) daha uygun bir otelde de
kalabilirsiniz.
Nehrin kıyısında görkemli meclis binasını ve arkasındaki
katedrali gezebilirsiniz. Bir arka paralel sokakta ise lüks bir alışveriş
caddesi (Andrassy Caddesi) göreceksiniz.
Bu cadde üzerinde tarihi opera binasını ve Macaristan Ulusal Müzesini ziyaret
edebilirsiniz. Düzenli bir şehir olduğu için bu caddeye paralel veya dik kesen diğer
caddeleri de gezebilirsiniz. Çeşitli skalalarda mağazaları göreceksiniz. Bu yolun
sonunda ise kahramanlar anıtını göreceksiniz. Heykellerin yer aldığı bir
meydan.
İki şehrin arasında Tuna Nehri üzerinde Margaret Adası da
gezmek ve piknik yapmak için güzel bir mekan. Hava güzelse ve zamanınız varsa
neden olmasın?
Budapeşte’nin hamamları, sıcak su kaynakları meşhurdur. Gelmişken
hamamlarında yüzebilirsiniz.
Bir de gündüz gezdiğiniz yerlere akşam da ziyaret etmenizi
tavsiye ederiz. Bilhassa nehir boyu renkli ve ışıltılı güzel bir manzara
sunuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder