Vatikan'dan Roma şehri |
Roma balayı şehrimiz. 4 gün boyunca altını üstüne
getirdiğimiz, çok mutlu olduğumuz, çok sevdiğimiz bir şehir. Roma’yı görüp
mutlu olmamak zaten zor olsa gerek.
Tarihteki İkinci Roma olan İstanbul’dan ilk Roma olan İtalya
Roma’sına birçok seyahatimizde olduğu gibi İsviçre’den trenle geçtik. İsviçre’den
trenle yolculuk gayet güzel manzaralar eşliğinde Alp dağlarını aşarak, göllerin
kenarından geçerek, ovaları aşarak mümkün oluyor. İsviçre-İtalya sınırında tren
değiştiriliyor ve bir anda disiplinli İsviçre’den Akdenizli İtalya’ya
geçtiğinizi anlıyorsunuz.
Roma’da uygun otellerin olduğu tren garının oradaki Termini
denilen bölgede bir otelde kaldık. Burası şehir merkezinin biraz dışında. Ama Roma’nın
her yeri tarihi ve görmeye değer olduğu için tren garından itibaren şehri
gezmeye başlamak mümkün.
Roma içinde ulaşım için iki yolu seçtik. Bilhassa akşam
saatlerinde Termini’den taksiyle Aşk Çeşmesi veya İspanyol Merdivenlerine
gittik. Taksiler genelde 5-6 euro tuttu. Oradan gezmek istediğimiz mekanlara
yürüdük. Veya şehirde çok sık tur atan hop on-hop off otobüs şirketlerinden
birinden bilet aldık ve otobüsle gitmek istediğimiz yerlere bu sayede ulaştık. Aslında
pek ekonomik sayılmaz bu otobüsler ama Roma’da ihtiyacı tam olarak karşılıyor. Birincisi
görülmesi gereken her yeri ziyaret ediyor. İkincisi açık havada çevreyi
seyrederek gezmek gayet keyifli. Ayrıca birkaç gün geçerli olduğu için seyahat
süresince bir daha para ödemiyorsunuz, istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz. Son
olarak da istenilen yerden inilip istenilen yerden binilebileceği ve her 10 dakikada
bir geldiği için Kolezyum’dan ayrılıp Vatikan’a gitmek ve orası bitince tekrar
otobüse atlayıp İspanyol merdivenlerine gelmek gayet rahat.
Biz Eylül sonlarında Roma’daydık ve hava gayet güzeldi. Yazın
çok sıcak olabilir, bu nedenle bahar ayları daha uygun olabilir. Fiyatlar diğer
İtalyan şehirlerine göre bir nebze pahalı ama Avrupa ortalamasının üzerinde
değil. Zaten yemek için pizza, makarna olmazsa olmaz gibi. Dondurmayı ihmal
etmemek gerekir, ayrıca ev şarapları da sürekli eşlik etmeli. Bir de Roma’nın
suyunu için, yolda yürürken çeşmelerden su içmeyi ihmal etmeyin, içme suyu
güzel ama bazı çeşmelerden akan su ayrı lezzetli. Oradaki suyu şişenize
doldurup yürümeye devam edin.
Aşk Çeşmesi |
Restoranlarda özel bir ilgi, özel bir temizlik, kibarlık
beklemeye hiç gerek yok, hiç canınızı sıkmayın, İtalyanlar rahat, memleket
Akdeniz, her yer tarih, her yer düzensiz; tüm bu özellikler bize oldukça yakın,
akışa bırakın kendinizi, rahat olun, keyfinize bakın... Zaten tüm ilgisizliğe,
düzensizliğe, restoranın masa örtüsünden çatal bıçağa kadar sıradanlığına, verilen
pizza ve makarnaya rağmen hissettiğiniz romantizmin sebebi şehrin sizi de içine
alan havası.
Roma’da ziyaret edilmesi gereken yerler elbette çok. Bu yerleri
zaten görürsünüz, her yerde yol işaretleri var, ulaşım rahat, şehir güzel ama
Roma’da sokaklarda hesapsızca, plansızca gezin, ara sokaklara girin, serbest
olun. Tarihi binaların arasında dolaşın, ellerinde market poşetleriyle evlerine
giden Romalıları seyredin, şehri hissetmeye çalışın.
Kolezyum |
Sizi kalabalık rahatsız edebilir, her yerde sırayla
karşılaşabilirsiniz ve İtalyanların sıraya girmemek veya sıraya kaynak yapmak
için tüm girişimlerini memleketten deneyimli olduğunuz için fark edersiniz. Gerek
duyarsanız uyarın, baktınız olmuyor siz de takılın peşlerine…
Roma’nın tarihi çok eskilere dayansa da aslında modern bir
şehir. Kapitalizmin-modernitenin erken dönemlerinden günümüze gelen 18.-19. yy.
ağırlıklı binalar çoğunlukta. Antik Roma’dan kalma eserler ve binalar oldukça
kısıtlı bir alanda duruyor. Belki de mevcut şehrin altı halen keşfedilmeyi
bekliyor veya savaşlarda-yağmalarda yakılıp yıkıldığı için geriye pek bir şey de
kalmamış olabilir. İkinci Roma olan İstanbul’da ve ülkemizde birçok şehirde
Antik Roma döneminden kalma çok daha fazla eser görebilirsiniz. Bu nedenle Roma’ya
geldiğinizde tarihi arka-plan olarak Antik Roma’nın cumhuriyet ve imparatorluk
dönemlerinden çok Rönesans Roması ile karşılaşacaksınız.
Capitol Tepesi |
Roma’da dünyaca ünlü moda markalarının tarihi binalarda
esnafvari dükkanlarda hizmet etmesi garip gelebilir. Küçücük bir dükkanın
tabelasında çok ünlü bir markanın ismi yer alabilir. İtalyan olmayan moda
markaları da şehirde var ama az ve şehrin belirli bir köşesinde toplanmış. Gitmek
isterseniz firmaların poşetlerini taşıyan kadınların geldiği yöne doğru
yürüyebilirsiniz.
Roma’da çok müze var ama zaten şehrin kendisi müze. O kadar
çok heykel var ki bir süre sonra sıradanlaşıyor. Tek tek incelemenin anlamı
kalmıyor. Şöyle bir bakıp geçmeye başlıyorsunuz. O kadar çok heykel
görüyorsunuz ki sonraki seyahatlerinizdeki heykeller dahi ilginizi
çekmeyebiliyor. Ancak siz yine de ücretsiz dağıtılan şehir rehberi, harita gibi
broşürlerdeki müze bilgilerini okuyun, ayın belirli günleri halka açık olan
veya ücretsiz olan yerler var, fırsattan yararlanırsınız. Mesela İtalyan Parlamentosu
ayda bir kapısını turistlere açar ve ücretsiz rehberlik hizmeti sunarmış, bir
baktık ki meğer o gün bizim gittiğimiz günmüş. Hemen gittik ve İtalyan Meclisinin
her yerini gezmiş olduk.
Roma sokakları |
İspanyol Merdivenleri çiçeklerle süslendiği zaman güzel, biz
oradayken çiçekler yoktu, o kadar ilgimizi çekmedi. Oradan güzel sokaklardan
yürüyerek Aşk Çeşmesine inebilirsiniz. Aşk Çeşmesi (Trevi) uzun uzun
incelenmeyi gerektirecek detaylara sahip bir heykel, bu arada dondurmanızı da
bitirebilirsiniz. Ama çok kalabalık. Fotoğraf
çektirmek için çok uğraşsanız da illa ki fotoğrafa giren birileri oluyor, baş
başa kalmak mümkün olmuyor. Ama tabii şanslı iseniz her şey mümkün. Belirli saatlerde
Aşk Çeşmesinin temizlenmesi için polisler kalabalığı meydandan çıkartıyor ve
görevliler etrafı 5 dakikada temizliyor. Bu esnada polisi ikna ettik ve evlilik
cüzdanımızı tutarak, polisin geriye ittiği yüzlerce insanın gözü önünde baş
başa fotoğraf çektirebildik, nikahtaki gibi alkışlarla karşılandık…
Oradan yürüyerek devam ettiğinizde her köşede başka bir
meydan, başka bir tarihi yapı göreceğiniz için ağır ağır yürümek, bolca
fotoğraf çektirmek gerekecek. Her birinin ismini tek tek yazmaya gerek yok, siz
de yüzlerce yerin ismini ezberlemekle ve kendinizi strese sokmakla uğraşmayın. Şehrin
mantığını çözdüğünüzde zaten karşınıza çıkacaklar, karşınıza çıktığında gider
adını, anlamını, tarihini okursunuz.
Biz Aşk Çeşmesinden yürüyerek meclise ve oradan devam ederek
Piazza Navona’ya gitmekten çok memnun kaldık. Akşam yemekleri için Piazza Navona’yı
birkaç kez tercih ettik. Burası etrafı binalarla kapalı bir meydan, içinde Dört
Nehir Çeşmesi yer alıyor. Burayı filmlerde de bolca görmüşsünüzdür. Meydanın çevresinde
restoranlar, ressamlar yer alıyor. Akşam vakti gayet güzel bir ortam sunuyor.
Kolezyum |
Şehrin antik bölümü ayrı bir gezi programını hak ediyor. Bunlar
içinde en meşhuru Kolezyum. RomaPass kartını aldığınızda gezebileceğiniz iki
müzeden biri için burayı tercih edebilirsiniz. Kolezyum etkileyici bir mekan,
çok ayrıntı var, özenli gezmekte fayda var. Zaten her yerde bilgilendirme
notları mevcut. Kolezyum’un bahçesini de gezebilirsiniz, bahçede stant açman
göçmenlerden ufak, ucuz hediyelik eşyalar alabilirsiniz. Biz Nepalli bir
kardeşimizden Venedik maskesi ve ufak eşyalar aldık.
Antik Roma’nın merkezi ise Roma Forumu denilen bir bölge. Geniş
bir alan, antik dönemden kalma, ülkemizde de bolca bulunan bir antik
kalıntılarla dolu bir yol. İçinde müzeler de yer alıyor. Buradan tepeye doğru
çıkınca Capitol Tepesine varacaksınız. Burada çeşmeden güzel, lezzetli bir su
için, Capitol Tepesindeki heykelleri inceleyin, merdivenlerde soluklanın. Tepenin
diğer tarafında ise Piazza Venezia ve Vittoria Emanuele 2 Abidesi yer alıyor. Görkemli
bir bina, havada şahlanmış atlarla etkileyici bir görüntüsü var ve şehrin her
yerinden görülebiliyor.
Piazza Venezia |
Roma’da gezilecek bir diğer bölge ise Vatikan. Tiber Nehrinin
kıyısında biraz gezindikten sonra Vatikan’a girebilirsiniz. Girişte Kutsal
Melek Kalesinin yanından geçeceksiniz. Vatikan’ın meşhur, televizyonda bolca
gördüğünüz meydanına giriş yaptığınızda heykelleri, ayrıntıları göreceksiniz. Aziz
Petrus Bazilikasının içini gezdikten ve İsviçreli muhafızların da içinde yer
aldığı fotoğraflar çektikten sonra bilet alarak kulenin en üstüne çıkabilirsiniz.
Kulenin tepesine yürüyerek çıkmak yorucu ama tepeye vardığınızda önce çeşmede
suyunuzu içip elinizi yüzünüzü yıkadıktan sonra harika bir manzara ile
karşılaşacaksınız. Buradan hem Roma’yı hem Vatikan Meydanını hem de turistlere
açık olmayan diğer binalarda olup bitenleri gözlemleyebilirsiniz.
Aziz Petrus Bazilikası |
Roma ziyaret edilmesi gereken bir şehir. Geçerken uğramak
değil uzun uzun gezmekle anlaşılabilir. Roma’nın havasını içinize çekin, şehrin
ruhuna dahil olun, keyfinize bakın: mutlu olacaksınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder