8 Mayıs 2015 Cuma

Roma: mutluluk kaynağı

Vatikan'dan Roma şehri

Roma balayı şehrimiz. 4 gün boyunca altını üstüne getirdiğimiz, çok mutlu olduğumuz, çok sevdiğimiz bir şehir. Roma’yı görüp mutlu olmamak zaten zor olsa gerek.

Tarihteki İkinci Roma olan İstanbul’dan ilk Roma olan İtalya Roma’sına birçok seyahatimizde olduğu gibi İsviçre’den trenle geçtik. İsviçre’den trenle yolculuk gayet güzel manzaralar eşliğinde Alp dağlarını aşarak, göllerin kenarından geçerek, ovaları aşarak mümkün oluyor. İsviçre-İtalya sınırında tren değiştiriliyor ve bir anda disiplinli İsviçre’den Akdenizli İtalya’ya geçtiğinizi anlıyorsunuz.

Roma’da uygun otellerin olduğu tren garının oradaki Termini denilen bölgede bir otelde kaldık. Burası şehir merkezinin biraz dışında. Ama Roma’nın her yeri tarihi ve görmeye değer olduğu için tren garından itibaren şehri gezmeye başlamak mümkün.



Roma içinde ulaşım için iki yolu seçtik. Bilhassa akşam saatlerinde Termini’den taksiyle Aşk Çeşmesi veya İspanyol Merdivenlerine gittik. Taksiler genelde 5-6 euro tuttu. Oradan gezmek istediğimiz mekanlara yürüdük. Veya şehirde çok sık tur atan hop on-hop off otobüs şirketlerinden birinden bilet aldık ve otobüsle gitmek istediğimiz yerlere bu sayede ulaştık. Aslında pek ekonomik sayılmaz bu otobüsler ama Roma’da ihtiyacı tam olarak karşılıyor. Birincisi görülmesi gereken her yeri ziyaret ediyor. İkincisi açık havada çevreyi seyrederek gezmek gayet keyifli. Ayrıca birkaç gün geçerli olduğu için seyahat süresince bir daha para ödemiyorsunuz, istediğiniz kadar kullanabiliyorsunuz. Son olarak da istenilen yerden inilip istenilen yerden binilebileceği ve her 10 dakikada bir geldiği için Kolezyum’dan ayrılıp Vatikan’a gitmek ve orası bitince tekrar otobüse atlayıp İspanyol merdivenlerine gelmek gayet rahat.

Biz Eylül sonlarında Roma’daydık ve hava gayet güzeldi. Yazın çok sıcak olabilir, bu nedenle bahar ayları daha uygun olabilir. Fiyatlar diğer İtalyan şehirlerine göre bir nebze pahalı ama Avrupa ortalamasının üzerinde değil. Zaten yemek için pizza, makarna olmazsa olmaz gibi. Dondurmayı ihmal etmemek gerekir, ayrıca ev şarapları da sürekli eşlik etmeli. Bir de Roma’nın suyunu için, yolda yürürken çeşmelerden su içmeyi ihmal etmeyin, içme suyu güzel ama bazı çeşmelerden akan su ayrı lezzetli. Oradaki suyu şişenize doldurup yürümeye devam edin.

Aşk Çeşmesi

Restoranlarda özel bir ilgi, özel bir temizlik, kibarlık beklemeye hiç gerek yok, hiç canınızı sıkmayın, İtalyanlar rahat, memleket Akdeniz, her yer tarih, her yer düzensiz; tüm bu özellikler bize oldukça yakın, akışa bırakın kendinizi, rahat olun, keyfinize bakın... Zaten tüm ilgisizliğe, düzensizliğe, restoranın masa örtüsünden çatal bıçağa kadar sıradanlığına, verilen pizza ve makarnaya rağmen hissettiğiniz romantizmin sebebi şehrin sizi de içine alan havası.

Roma’da ziyaret edilmesi gereken yerler elbette çok. Bu yerleri zaten görürsünüz, her yerde yol işaretleri var, ulaşım rahat, şehir güzel ama Roma’da sokaklarda hesapsızca, plansızca gezin, ara sokaklara girin, serbest olun. Tarihi binaların arasında dolaşın, ellerinde market poşetleriyle evlerine giden Romalıları seyredin, şehri hissetmeye çalışın.

Kolezyum

Sizi kalabalık rahatsız edebilir, her yerde sırayla karşılaşabilirsiniz ve İtalyanların sıraya girmemek veya sıraya kaynak yapmak için tüm girişimlerini memleketten deneyimli olduğunuz için fark edersiniz. Gerek duyarsanız uyarın, baktınız olmuyor siz de takılın peşlerine…

Roma’nın tarihi çok eskilere dayansa da aslında modern bir şehir. Kapitalizmin-modernitenin erken dönemlerinden günümüze gelen 18.-19. yy. ağırlıklı binalar çoğunlukta. Antik Roma’dan kalma eserler ve binalar oldukça kısıtlı bir alanda duruyor. Belki de mevcut şehrin altı halen keşfedilmeyi bekliyor veya savaşlarda-yağmalarda yakılıp yıkıldığı için geriye pek bir şey de kalmamış olabilir. İkinci Roma olan İstanbul’da ve ülkemizde birçok şehirde Antik Roma döneminden kalma çok daha fazla eser görebilirsiniz. Bu nedenle Roma’ya geldiğinizde tarihi arka-plan olarak Antik Roma’nın cumhuriyet ve imparatorluk dönemlerinden çok Rönesans Roması ile karşılaşacaksınız.

Capitol Tepesi

Roma’da dünyaca ünlü moda markalarının tarihi binalarda esnafvari dükkanlarda hizmet etmesi garip gelebilir. Küçücük bir dükkanın tabelasında çok ünlü bir markanın ismi yer alabilir. İtalyan olmayan moda markaları da şehirde var ama az ve şehrin belirli bir köşesinde toplanmış. Gitmek isterseniz firmaların poşetlerini taşıyan kadınların geldiği yöne doğru yürüyebilirsiniz.

Roma’da çok müze var ama zaten şehrin kendisi müze. O kadar çok heykel var ki bir süre sonra sıradanlaşıyor. Tek tek incelemenin anlamı kalmıyor. Şöyle bir bakıp geçmeye başlıyorsunuz. O kadar çok heykel görüyorsunuz ki sonraki seyahatlerinizdeki heykeller dahi ilginizi çekmeyebiliyor. Ancak siz yine de ücretsiz dağıtılan şehir rehberi, harita gibi broşürlerdeki müze bilgilerini okuyun, ayın belirli günleri halka açık olan veya ücretsiz olan yerler var, fırsattan yararlanırsınız. Mesela İtalyan Parlamentosu ayda bir kapısını turistlere açar ve ücretsiz rehberlik hizmeti sunarmış, bir baktık ki meğer o gün bizim gittiğimiz günmüş. Hemen gittik ve İtalyan Meclisinin her yerini gezmiş olduk.

Roma sokakları

İspanyol Merdivenleri çiçeklerle süslendiği zaman güzel, biz oradayken çiçekler yoktu, o kadar ilgimizi çekmedi. Oradan güzel sokaklardan yürüyerek Aşk Çeşmesine inebilirsiniz. Aşk Çeşmesi (Trevi) uzun uzun incelenmeyi gerektirecek detaylara sahip bir heykel, bu arada dondurmanızı da bitirebilirsiniz.  Ama çok kalabalık. Fotoğraf çektirmek için çok uğraşsanız da illa ki fotoğrafa giren birileri oluyor, baş başa kalmak mümkün olmuyor. Ama tabii şanslı iseniz her şey mümkün. Belirli saatlerde Aşk Çeşmesinin temizlenmesi için polisler kalabalığı meydandan çıkartıyor ve görevliler etrafı 5 dakikada temizliyor. Bu esnada polisi ikna ettik ve evlilik cüzdanımızı tutarak, polisin geriye ittiği yüzlerce insanın gözü önünde baş başa fotoğraf çektirebildik, nikahtaki gibi alkışlarla karşılandık…

Oradan yürüyerek devam ettiğinizde her köşede başka bir meydan, başka bir tarihi yapı göreceğiniz için ağır ağır yürümek, bolca fotoğraf çektirmek gerekecek. Her birinin ismini tek tek yazmaya gerek yok, siz de yüzlerce yerin ismini ezberlemekle ve kendinizi strese sokmakla uğraşmayın. Şehrin mantığını çözdüğünüzde zaten karşınıza çıkacaklar, karşınıza çıktığında gider adını, anlamını, tarihini okursunuz.

Biz Aşk Çeşmesinden yürüyerek meclise ve oradan devam ederek Piazza Navona’ya gitmekten çok memnun kaldık. Akşam yemekleri için Piazza Navona’yı birkaç kez tercih ettik. Burası etrafı binalarla kapalı bir meydan, içinde Dört Nehir Çeşmesi yer alıyor. Burayı filmlerde de bolca görmüşsünüzdür. Meydanın çevresinde restoranlar, ressamlar yer alıyor. Akşam vakti gayet güzel bir ortam sunuyor.

Kolezyum

Şehrin antik bölümü ayrı bir gezi programını hak ediyor. Bunlar içinde en meşhuru Kolezyum. RomaPass kartını aldığınızda gezebileceğiniz iki müzeden biri için burayı tercih edebilirsiniz. Kolezyum etkileyici bir mekan, çok ayrıntı var, özenli gezmekte fayda var. Zaten her yerde bilgilendirme notları mevcut. Kolezyum’un bahçesini de gezebilirsiniz, bahçede stant açman göçmenlerden ufak, ucuz hediyelik eşyalar alabilirsiniz. Biz Nepalli bir kardeşimizden Venedik maskesi ve ufak eşyalar aldık.

Antik Roma’nın merkezi ise Roma Forumu denilen bir bölge. Geniş bir alan, antik dönemden kalma, ülkemizde de bolca bulunan bir antik kalıntılarla dolu bir yol. İçinde müzeler de yer alıyor. Buradan tepeye doğru çıkınca Capitol Tepesine varacaksınız. Burada çeşmeden güzel, lezzetli bir su için, Capitol Tepesindeki heykelleri inceleyin, merdivenlerde soluklanın. Tepenin diğer tarafında ise Piazza Venezia ve Vittoria Emanuele 2 Abidesi yer alıyor. Görkemli bir bina, havada şahlanmış atlarla etkileyici bir görüntüsü var ve şehrin her yerinden görülebiliyor.

Piazza Venezia

Roma’da gezilecek bir diğer bölge ise Vatikan. Tiber Nehrinin kıyısında biraz gezindikten sonra Vatikan’a girebilirsiniz. Girişte Kutsal Melek Kalesinin yanından geçeceksiniz. Vatikan’ın meşhur, televizyonda bolca gördüğünüz meydanına giriş yaptığınızda heykelleri, ayrıntıları göreceksiniz. Aziz Petrus Bazilikasının içini gezdikten ve İsviçreli muhafızların da içinde yer aldığı fotoğraflar çektikten sonra bilet alarak kulenin en üstüne çıkabilirsiniz. Kulenin tepesine yürüyerek çıkmak yorucu ama tepeye vardığınızda önce çeşmede suyunuzu içip elinizi yüzünüzü yıkadıktan sonra harika bir manzara ile karşılaşacaksınız. Buradan hem Roma’yı hem Vatikan Meydanını hem de turistlere açık olmayan diğer binalarda olup bitenleri gözlemleyebilirsiniz.  


Aziz Petrus Bazilikası

Roma ziyaret edilmesi gereken bir şehir. Geçerken uğramak değil uzun uzun gezmekle anlaşılabilir. Roma’nın havasını içinize çekin, şehrin ruhuna dahil olun, keyfinize bakın: mutlu olacaksınız.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder