Fethiye
Fethiye,
Akdeniz ile Ege arasında deniziyle, tarihi yerleriyle, doğasıyla ve sunduğu
olanaklarla ziyaret edilmesi ve yaşanılması gereken bir şehir. Muğla ile
Antalya arasındaki en gelişmiş şehirler arasındadır.
Fethiye’ye varış
Fethiye’ye
ulaşım için Dalaman Havalimanı’nı kullanmak mümkün. İstanbul’dan 1 saatte
Dalaman Havalimanına inilmekte. Havalimanının çıkışında Fethiye otogarına giden
servisler beklemektedir. Önceden daha pahalıydı, 20 TL civarındaydı ancak
şimdilerde 10 TL’ye kadar indi. Havalimanı servisi Göcek üzerinden Fethiye’ye
1saatte varmaktadır. Ayrıca birçok otobüs firmasının İstanbul ve Ankara’dan
günde birkaç seferi var. Otobüsler Fethiye’ye uğrayıp oradan ya Kaş’a yada
Dalaman Köyceğiz tarafına gitmektedir. İstanbul’dan kalkan otobüsler ya yayla
yolu diye tabir edilen Afyon üzerinden yada İzmir üzerinden gelmektedir. Yayla
yolu kışın pek tercih edilmemekte, genellikle yazın kullanılmaktadır. Bu yol
ile İstanbul’dan 10-11 saatte varmak mümkündür. Sahil yolu ise İzmir üzerinden gelmekte
ve 12-14 saat arasında Fethiye’ye varmaktadır.
Şehir merkezi
Fethiye’nin
şehir merkezi yürüyerek gezilebilir. Yeni düzenlemelerle gayet geniş bir yaya
alanı trafikten kopartılarak oluşturulduğundan yürümeyi sevenleri memnun
edecektir. Kordon boyunda, deniz kenarında yürüyüp çay bahçelerinde
oturulabilir. Ancak tur teknelerinden kaynaklı denizi görmeniz pek mümkün
değil. Belediye’nin yakın zamanda yeniden hazırladığı Uğur Mumcu Parkı da şehri
gayet güzelleştirmiş, gezmek-dinlenmek açısından tam bir “gezi parkı” olmuş,
akşamları fıskiye gösterileri de yapılmakta. Uğur Mumcu Parkının sonundan Çalış
Plajına kadar süren bir yürüyüş parkı da yer almakta ve yürüyerek veya
bisikletle uzun bir yolda spor da yapabilir veya denizi, denizin arkasındaki
yalçın dağları seyre dalabilirsiniz. Yol boyunca güzel kafeler, restoranlar da
yer almaktadır.
Fethiye’nin
merkezinde gezilmesi gereken bir diğer yer de restoranların, bar ve diskoların,
hediyelik eşya dükkanlarının yer aldığı Tarihi Paspatur Çarşısı, ama dikkat
edin, Paspatur’un suyunu içen Fethiye’den ayrılamazmış. Buralardaki dükkanlarda
bir nebze pazarlık payı olduğunu unutmamak gerekir.
Büyük Salı Pazarı
Fethiye
açısından önemli günlerden biri Salı. Salı günü Fethiye’nin büyük Pazar günü.
Yüzlerce köyü ve verimli arazileri olan Fethiye’ye Salı günleri gelen köylüler
ürünlerini satmaktalar. Pazarın bir diğer yarısında ise giysi bölümü yer
almakta. Ünlü, lüks markaların çakma ürünleri oldukça ucuza satışa
çıkarılmakta. Tabii bu ürünlerin taklit mi gerçek mi olduğu da tartışma konusu.
Lüks markalar zaten ürünlerini ucuz işgücü ve kaliteli üretim nedeniyle
Türkiye’deki tedarikçilerinde üretmekte. Bu firmalar ürünlerinin bir kısmını
lüks markalara iletirken aynısından yaptıkları binlerce malı da el altından
piyasaya sunmaktadır. Pazarda da bu ürünlerin satışa sunulduğu kalitesinden
anlaşılabilmektedir.
12 Adalar Tekne Turu
Fethiye’ye
gelip de yapılması zorunlu olan bir diğer aktivite ise 12 Adalar Turuna
katılmaktır. Fethiye çevresindeki adaları gezen ve gün boyu denize girip
güneşlenme imkanı veren tekne turlarında denize doyuluyor.
Tabii
tekne seçimi yaparken çok kalabalık olanları seçmemek (bazı teknelerde sayı
sınırlaması var), gün boyu güneş altında kalmamak, hem güneş altında hem de
gölgede yeterince yerinin olması oldukça önemli. Öğle yemeğinde tavuk veya
balık verilmekte, yanında salata ve patates kızartmasıyla, gayet doyurucu ama
yemeğin temizliği de önemli. Tekne turları kişi başı 40 TL ile 50 TL arasında
değişiyor ama 5 TL için rezil olmaya değmez, iyi bir tekne seçimi günü
eğlenceli ve keyifli geçirmenizi mümkün kılacaktır.
Tekne
turları sizi otelinizden sabah 10 gibi servisle alıyor, 11 gibi hareket ediyor
ve sizi akşam 5-6 civarında karaya getiriyor, sonra otelinize servisle
bırakıyor. Servisi, öğle yemeği, gün boyu gezdirmesi ve yüzdürmesi göz önüne
alındığından fiyatı gayet makul.
Ölüdeniz
Fethiye’nin
dünyaca ünlü kumsalı Ölüdeniz. Fethiye şehir merkezinden arabayla 20 dakikada
varılabilir, düzenli kalkan minibüsler de yaklaşık 45 dakikada varmakta. Zaten
otellerde kalanların önemli kısmı Ölüdeniz-Hisarönü- Ovacık’ta kaldığı için
denize varmak çok da zor olmuyor.
Ölüdeniz’e
veya bir diğer ismi Kumburnu’na giriş parayla. Kişi başı 8 TL, öğrencilere 6
TL; ayrıca arabayla gidiyorsanız arabanız için de para ödüyorsunuz. İçeriye
girdiğinizde deniz kenarındaki her yer şezlongla kaplandığı için mecburen
kiralamanız gerekiyor. Şezlong ve şemsiye 7’şer TL, yani 2 şezlong, 1 şemsiye
kiralasanız 21 TL veriyorsunuz. İçeride ayrıca restoran da var. Özcesi
Ölüdeniz’de yüzmek için yol, giriş ücreti, şezlong ücreti, yemek derken yüklüce
bir parayı bırakıyorsunuz.
Kumburnu
kumsal değil, küçük çakıl taşlarıyla kaplı. Dalga yok, deniz gayet temiz, küçük
bir koy, yüzerken çevredeki yeşil tepeleri, Babadağ’ı ve Babadağ’dan atlayan
paraşütçüleri izleyebilirsiniz. Küçük çocuklu, bebekli aileler için de gayet
ideal. Çocuğunuz denizin keyfini zevkle çıkaracaktır.
Ölüdeniz’e
doğru tepeden indiğinizde karşınızda büyük bir plaj göreceksiniz. Burası
resimlerde görülen Kumburnu değil, Kumburnu için sağa bir süre gitmeniz
gerekecek. Karşınıza çıkan plajın ismi Belceğiz. Burası ücretsiz, dalgalı ve
hemen derinleşiyor. Genelde temiz ve yüzülebilir. Bir bölümünde tur tekneleri
yer almakta, bu kısım bazen kirli olabiliyor. Ancak bu tarz bir denizden
hoşlanıyorsanız Belceğiz de yetecektir. Belceğiz’de ayrıca çok sayıda otele,
bara, restorana ve hediyelik eşya dükkanına rastlayacaksınız.
Ölüdeniz’den
de 7 Adalar Tekne Turları düzenleniyor. 12 Adalar için söylediklerimizin aynısı
burası için de geçerli. Bu turda Kelebekler Vadisine uğranıyor, denizin
içindeki buz gibi soğuk kaynak suyunda cesaret denemesi yapılıyor ve yine
yüzmeye doyuluyor.
Kayaköy
Fethiye’ye
gelmişken görülmesi gereken bir diğer yer de Kayaköy. Ölüdeniz’e giderken
Hisarönü’ne sapıp, yolu takip ettiğinizde bu eski Rum Kasabası’na varıyorsunuz.
Kayaköy halen ovada köylülerin yaşadığı bir yer, tüm tepe ise Rumlardan kalma
yıkık evlerden oluşmakta, etkileyici bir görüntüsü var. Girişte müze olduğu
için bilet alıyorsunuz ve tepeye doğru tırmanıyorsunuz. Küçük, taş patika
yollardan, yüz yıl öncesine kadar binlerce insanın yaşadığı, dolaştığı şehrin
terk edilmiş sokakları arasında gezinmek, kapısı, penceresi, çatısı yıkılmış
evlerin içine göz atmak, kuyulara, fırınlara bakmak insana hüzün veriyor.
Kayaköy’de
iki büyük kilise ve okul var. Kiliseleri gezebilirsiniz. Kiliselerin avlusu da
çakıl taşlarıyla yapılan süslemelerle ilgi çekici. Kasabadaki evler yamaca,
birbirlerinin manzarasını kesmeyecek şekilde inşa edilmiş, çok güzel bir manzara
ve güneş her eve uğruyor. En tepeye çıktığınızda denizi görüyorsunuz, oradan da
aşağıya patika yollardan inmek mümkün.
Anlatılana
göre düğün zamanlarında Türk ve Rum gençler ellerindeki meşalelerle güneş
gittikten sonra en tepeden farklı yollardan koşar adım ovaya inerlermiş ve
ardından ovada eğlence başlarmış. Rumlar ticaretle Türkler tarımla uğraşırlar,
iyi geçinirlermiş, savaş yıllarında birbirlerine yardım da etmişler, 1924’de
mübadele ile Rumlar terk etmek zorunda kaldığında her iki taraf da çok üzülmüş.
Rumlar Selanik yakınlarında Neo Makri (Makri Fethiye’nin eski ismi) kasabasını
kurmuşlar.
Kayaköy’de
bugün tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylüler turizme de yatkın. Kafelerde
özellikle gözleme ve ayranları çok güzel. Ayrıca “kendin pişir kendin ye”
mangal yerleri de var. Burada mangal ve piknik yapmayı da tavsiye ederiz.
Hisarönü-Ovacık
Hisarönü
ve Ovacık Fethiye ile Ölüdeniz arasında yer almakta. Eskiden birer köy olan bu
bölge bugün otellerle dolu. Hisarönü uzun bir cadde ve sağlı sollu bar, disko,
restoran ve hediyelik eşya dükkanlarıyla dolu. Her şey İngilizce ve İngiliz
zevksizliğine uygun şekilde tasarlanmış. Gece yaşamı, bar-disko ortamını
sevenler belki sevebilir.
Pazartesi
günleri Hisarönü’nde Pazar kuruluyor. Daha çok kıyafet, çanta, ayakkabı gibi
tekstil ürünleri satılıyor. Güzel ve kaliteli çakma ürünler için bir cennet.
Ovacık
ise Fethiye ile Hisarönü arasındaki bir köy. Halen belirli bir köy yaşamı
sürmekte ancak otellerin yoğun olarak yer aldığı bir bölge. Son zamanlarda
anayol üzerinde restoran ve kafeler çoğalmaya başladı. Burası Babadağ
eteklerinde, ağaçların bol olduğu, sessiz, sakin bir yer. Yazın en sıcak
günlerinde Fethiye ve Ölüdeniz’de uyumak dahi güçken ve sivrisinekler rahatsız
ederken Ovacık yüksekte olduğu için daha serin ve sinek yok denecek kadar az.
Bu nedenle Ovacık’ta kalmayı önerebiliriz. Hem deniz kenarına nazaran oteller
daha ucuzdur, hem de gün boyu denizde, dışarıda sıcaktan yanmışken akşam sakin,
sessiz, serin bir ortamda dinlenmek, gece de çevreden gürültülerle rahatsız
olmamak için Ovacık daha uygun bir yer. Ayrıca Fethiye ile Ölüdeniz’e 15
dakikada, Hisarönü’ne 10 dakikada, Kayaköy’e 20 dakikada ulaşabileceğiniz daha
ortada bir konuma sahip.
İki Otel Önerisi
Hazır
Ovacık’ı bu kadar övmüşken iki güzel oteli de önermekte fayda var. İlki Ovacık
girişinde benzinliğin arkasında yer alan Hotel Leytur, diğeri ise Ovacık
içinde, anayolun üst tarafında yer alan daha büyükçe Celay Hotel. İkisi de
gayet temiz, orta büyüklükte oteller. Ayrıntıları sitelerinden
öğrenebilirsiniz.
Kelebekler Vadisi, Kabak, Faralya
Kelebekler
Vadisi kendine has kelebek türleri ve doğal güzelliği ile uzun zamandır
dikkatleri üzerine çekmekte. İnsanların bu kadar dikkatini çekince de ekolojik
dengenin tahrip olması ve kelebeklerin azalması, hatta türlerinin tehlikeye
girmesi de oldukça doğal. Burada sürekli kelebek göreceğini bekleyenler
şaşırabilirler, çünkü onun da mevsimleri var. Üstüne günde yüzlerce insanın
geldiğini ve vadinin her yerini arşınladığını eklerseniz durum daha da vahim
hale geliyor.
Kelebekler
Vadisinin korunması için özel bir çabaya ihtiyaç var ancak yine de görülmesi
gereken bir yer. Kamp alanlarının olduğu Vadiye günübirlik geziler
düzenlenmekte. Ölüdeniz’den kalkan tekne turlarının gün içinde 1 saatliğine
uğradığı Vadiye ayrıca Ölüdeniz’den dolmuş şeklinde doğrudan gidip gelen küçük
tekneler de bulunmakta. Vadiye
vardığınızda denizinde yüzebileceğiniz gibi Vadinin içlerine doğru yürüyüş de
yapabilirsiniz. Yürüyüşün sonunda bir şelaleye varıyorsunuz ancak büyük bir
şelale karşınıza çıkmayacak. Küçük bir şelale ve yazın sıcak günlerinde suyu
iyice azalıyor.
Öncesinde
Kelebekler Vadisinin sahip olduğu ün bugünlerde Kabak Koyuna kaymış durumda.
Ancak buranın popülerleşmesi biraz daha güç, çünkü yol oldukça küçük, bozuk ve
uçurumun dibinden gidiliyor. Düzenli minibüsler olduğu gibi şoförlüğüne
güvenenler de arabalarıyla gidebilirler.
Ölüdeniz’e vardığınızda sola doğru
giden yol Faralya Köyüne ve köyün alt tarafındaki Kabak koyuna varıyor. Burada
çadırlarda kalabileceğiniz gibi köyün içindeki ufak pansiyonlarda da
yatabilirsiniz. Köy kahvaltısı da gayet lezzetli. Denizi ise oldukça temiz.
Saklıkent, Xantos, Patara
Fethiye’ye
gelip de bir gün ayrılması gereken bir diğer gezi güzergahı da Saklıkent-Patara
hattı. Saklıkent’e minibüs seferleri olsa da köylere uğradığı için uzun
sürmekte. Patara’ya da Kaş otobüsleri gidiyor. Ancak günübirlik jeep turları
ile tüm bu güzergah gezilebilir veya en rahatı özel araçla gitmek.
Saklıkent’te
nehrin doğduğu kaynağa, gözesine yürüyorsunuz. Kaynaktan çıkan soğuk sudan
karşı tarafa geçip kanyonun içlerine doğru yürüyebilirsiniz. Dağı ortasından
yaran nehrin yarattığı doğal güzellik oldukça etkileyici. Yürüyüşünüzün
ardından nehir üzerine kurulmuş çardaklarda birşeyler içebilir, yiyebilirsiniz.
Alabalığı ünlüdür.
Saklıkent’ten
devam ettiğinizde Kınık ilçesi sınırlarında Xantos antik kentini göreceksiniz.
Likya dönemiyle Roma döneminin tarihi kalıntılarının içe içe geçtiği, büyük bir
anfitiyatronun olduğu antik kentin hikayesi de oldukça etkileyici. Xantoslular
şehirlerini kuşatan Perslere yenileceklerini anlayınca tüm şehir halkı olarak
yaşamlarına son veriyorlar. Yani özgürlüklerine düşkün bir halkın torunları
Kınıklılar.
Xantos’u
gezdikten sonra devam ettiğinizde Patara’ya varıyorsunuz. Patara ülkenin en
uzun kumsalları arasında. Tarihi kalıntıların arasından geçerek varıyorsunuz,
denizi oldukça dalgalı, sürekli dalgalı olduğu için rahatça yüzmek pek mümkün
değil. Dalgalardan bolca dayak yiyorsunuz. Ancak hemen derinleşmediği için
deniz içinde yürüyerek baya ilerlemek mümkün. Bu da ayrı bir keyif.
Bu
güzergahta yalnızca bahsettiğimiz yerler değil, aynı zamanda güzergahta içinden
geçtiğiniz köyler ve doğası da ilginizi çekecektir. yol boyunca çok sayıda
irili ufaklı antik kentler, plajlar yer almakta. Arabayla 1 saatlik mesafe
içindeki bu bölgeyi gezmek için bir tam gün ayırmak bu nedenle gerekli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder