25 Mart 2015 Çarşamba

Fethiye, Ölüdeniz, Kayaköy, Saklıkent, Kabak, Kayaköy, Kelebekler Vadisi ve ötesi



Fethiye


Fethiye, Akdeniz ile Ege arasında deniziyle, tarihi yerleriyle, doğasıyla ve sunduğu olanaklarla ziyaret edilmesi ve yaşanılması gereken bir şehir. Muğla ile Antalya arasındaki en gelişmiş şehirler arasındadır.

Fethiye’ye varış


Fethiye’ye ulaşım için Dalaman Havalimanı’nı kullanmak mümkün. İstanbul’dan 1 saatte Dalaman Havalimanına inilmekte. Havalimanının çıkışında Fethiye otogarına giden servisler beklemektedir. Önceden daha pahalıydı, 20 TL civarındaydı ancak şimdilerde 10 TL’ye kadar indi. Havalimanı servisi Göcek üzerinden Fethiye’ye 1saatte varmaktadır. Ayrıca birçok otobüs firmasının İstanbul ve Ankara’dan günde birkaç seferi var. Otobüsler Fethiye’ye uğrayıp oradan ya Kaş’a yada Dalaman Köyceğiz tarafına gitmektedir. İstanbul’dan kalkan otobüsler ya yayla yolu diye tabir edilen Afyon üzerinden yada İzmir üzerinden gelmektedir. Yayla yolu kışın pek tercih edilmemekte, genellikle yazın kullanılmaktadır. Bu yol ile İstanbul’dan 10-11 saatte varmak mümkündür. Sahil yolu ise İzmir üzerinden gelmekte ve 12-14 saat arasında Fethiye’ye varmaktadır.



Şehir merkezi


Fethiye’nin şehir merkezi yürüyerek gezilebilir. Yeni düzenlemelerle gayet geniş bir yaya alanı trafikten kopartılarak oluşturulduğundan yürümeyi sevenleri memnun edecektir. Kordon boyunda, deniz kenarında yürüyüp çay bahçelerinde oturulabilir. Ancak tur teknelerinden kaynaklı denizi görmeniz pek mümkün değil. Belediye’nin yakın zamanda yeniden hazırladığı Uğur Mumcu Parkı da şehri gayet güzelleştirmiş, gezmek-dinlenmek açısından tam bir “gezi parkı” olmuş, akşamları fıskiye gösterileri de yapılmakta. Uğur Mumcu Parkının sonundan Çalış Plajına kadar süren bir yürüyüş parkı da yer almakta ve yürüyerek veya bisikletle uzun bir yolda spor da yapabilir veya denizi, denizin arkasındaki yalçın dağları seyre dalabilirsiniz. Yol boyunca güzel kafeler, restoranlar da yer almaktadır.

Fethiye’nin merkezinde gezilmesi gereken bir diğer yer de restoranların, bar ve diskoların, hediyelik eşya dükkanlarının yer aldığı Tarihi Paspatur Çarşısı, ama dikkat edin, Paspatur’un suyunu içen Fethiye’den ayrılamazmış. Buralardaki dükkanlarda bir nebze pazarlık payı olduğunu unutmamak gerekir.

Büyük Salı Pazarı


Fethiye açısından önemli günlerden biri Salı. Salı günü Fethiye’nin büyük Pazar günü. Yüzlerce köyü ve verimli arazileri olan Fethiye’ye Salı günleri gelen köylüler ürünlerini satmaktalar. Pazarın bir diğer yarısında ise giysi bölümü yer almakta. Ünlü, lüks markaların çakma ürünleri oldukça ucuza satışa çıkarılmakta. Tabii bu ürünlerin taklit mi gerçek mi olduğu da tartışma konusu. Lüks markalar zaten ürünlerini ucuz işgücü ve kaliteli üretim nedeniyle Türkiye’deki tedarikçilerinde üretmekte. Bu firmalar ürünlerinin bir kısmını lüks markalara iletirken aynısından yaptıkları binlerce malı da el altından piyasaya sunmaktadır. Pazarda da bu ürünlerin satışa sunulduğu kalitesinden anlaşılabilmektedir.

12 Adalar Tekne Turu


Fethiye’ye gelip de yapılması zorunlu olan bir diğer aktivite ise 12 Adalar Turuna katılmaktır. Fethiye çevresindeki adaları gezen ve gün boyu denize girip güneşlenme imkanı veren tekne turlarında denize doyuluyor.

Tabii tekne seçimi yaparken çok kalabalık olanları seçmemek (bazı teknelerde sayı sınırlaması var), gün boyu güneş altında kalmamak, hem güneş altında hem de gölgede yeterince yerinin olması oldukça önemli. Öğle yemeğinde tavuk veya balık verilmekte, yanında salata ve patates kızartmasıyla, gayet doyurucu ama yemeğin temizliği de önemli. Tekne turları kişi başı 40 TL ile 50 TL arasında değişiyor ama 5 TL için rezil olmaya değmez, iyi bir tekne seçimi günü eğlenceli ve keyifli geçirmenizi mümkün kılacaktır.   

Tekne turları sizi otelinizden sabah 10 gibi servisle alıyor, 11 gibi hareket ediyor ve sizi akşam 5-6 civarında karaya getiriyor, sonra otelinize servisle bırakıyor. Servisi, öğle yemeği, gün boyu gezdirmesi ve yüzdürmesi göz önüne alındığından fiyatı gayet makul.

Ölüdeniz




Fethiye’nin dünyaca ünlü kumsalı Ölüdeniz. Fethiye şehir merkezinden arabayla 20 dakikada varılabilir, düzenli kalkan minibüsler de yaklaşık 45 dakikada varmakta. Zaten otellerde kalanların önemli kısmı Ölüdeniz-Hisarönü- Ovacık’ta kaldığı için denize varmak çok da zor olmuyor.
Ölüdeniz’e veya bir diğer ismi Kumburnu’na giriş parayla. Kişi başı 8 TL, öğrencilere 6 TL; ayrıca arabayla gidiyorsanız arabanız için de para ödüyorsunuz. İçeriye girdiğinizde deniz kenarındaki her yer şezlongla kaplandığı için mecburen kiralamanız gerekiyor. Şezlong ve şemsiye 7’şer TL, yani 2 şezlong, 1 şemsiye kiralasanız 21 TL veriyorsunuz. İçeride ayrıca restoran da var. Özcesi Ölüdeniz’de yüzmek için yol, giriş ücreti, şezlong ücreti, yemek derken yüklüce bir parayı bırakıyorsunuz.

Kumburnu kumsal değil, küçük çakıl taşlarıyla kaplı. Dalga yok, deniz gayet temiz, küçük bir koy, yüzerken çevredeki yeşil tepeleri, Babadağ’ı ve Babadağ’dan atlayan paraşütçüleri izleyebilirsiniz. Küçük çocuklu, bebekli aileler için de gayet ideal. Çocuğunuz denizin keyfini zevkle çıkaracaktır.
Ölüdeniz’e doğru tepeden indiğinizde karşınızda büyük bir plaj göreceksiniz. Burası resimlerde görülen Kumburnu değil, Kumburnu için sağa bir süre gitmeniz gerekecek. Karşınıza çıkan plajın ismi Belceğiz. Burası ücretsiz, dalgalı ve hemen derinleşiyor. Genelde temiz ve yüzülebilir. Bir bölümünde tur tekneleri yer almakta, bu kısım bazen kirli olabiliyor. Ancak bu tarz bir denizden hoşlanıyorsanız Belceğiz de yetecektir. Belceğiz’de ayrıca çok sayıda otele, bara, restorana ve hediyelik eşya dükkanına rastlayacaksınız.

Ölüdeniz’den de 7 Adalar Tekne Turları düzenleniyor. 12 Adalar için söylediklerimizin aynısı burası için de geçerli. Bu turda Kelebekler Vadisine uğranıyor, denizin içindeki buz gibi soğuk kaynak suyunda cesaret denemesi yapılıyor ve yine yüzmeye doyuluyor.

Kayaköy



Fethiye’ye gelmişken görülmesi gereken bir diğer yer de Kayaköy. Ölüdeniz’e giderken Hisarönü’ne sapıp, yolu takip ettiğinizde bu eski Rum Kasabası’na varıyorsunuz. Kayaköy halen ovada köylülerin yaşadığı bir yer, tüm tepe ise Rumlardan kalma yıkık evlerden oluşmakta, etkileyici bir görüntüsü var. Girişte müze olduğu için bilet alıyorsunuz ve tepeye doğru tırmanıyorsunuz. Küçük, taş patika yollardan, yüz yıl öncesine kadar binlerce insanın yaşadığı, dolaştığı şehrin terk edilmiş sokakları arasında gezinmek, kapısı, penceresi, çatısı yıkılmış evlerin içine göz atmak, kuyulara, fırınlara bakmak insana hüzün veriyor.

Kayaköy’de iki büyük kilise ve okul var. Kiliseleri gezebilirsiniz. Kiliselerin avlusu da çakıl taşlarıyla yapılan süslemelerle ilgi çekici. Kasabadaki evler yamaca, birbirlerinin manzarasını kesmeyecek şekilde inşa edilmiş, çok güzel bir manzara ve güneş her eve uğruyor. En tepeye çıktığınızda denizi görüyorsunuz, oradan da aşağıya patika yollardan inmek mümkün.

Anlatılana göre düğün zamanlarında Türk ve Rum gençler ellerindeki meşalelerle güneş gittikten sonra en tepeden farklı yollardan koşar adım ovaya inerlermiş ve ardından ovada eğlence başlarmış. Rumlar ticaretle Türkler tarımla uğraşırlar, iyi geçinirlermiş, savaş yıllarında birbirlerine yardım da etmişler, 1924’de mübadele ile Rumlar terk etmek zorunda kaldığında her iki taraf da çok üzülmüş. Rumlar Selanik yakınlarında Neo Makri (Makri Fethiye’nin eski ismi) kasabasını kurmuşlar.

Kayaköy’de bugün tarım ve hayvancılıkla uğraşan köylüler turizme de yatkın. Kafelerde özellikle gözleme ve ayranları çok güzel. Ayrıca “kendin pişir kendin ye” mangal yerleri de var. Burada mangal ve piknik yapmayı da tavsiye ederiz.

Hisarönü-Ovacık


Hisarönü ve Ovacık Fethiye ile Ölüdeniz arasında yer almakta. Eskiden birer köy olan bu bölge bugün otellerle dolu. Hisarönü uzun bir cadde ve sağlı sollu bar, disko, restoran ve hediyelik eşya dükkanlarıyla dolu. Her şey İngilizce ve İngiliz zevksizliğine uygun şekilde tasarlanmış. Gece yaşamı, bar-disko ortamını sevenler belki sevebilir.

Pazartesi günleri Hisarönü’nde Pazar kuruluyor. Daha çok kıyafet, çanta, ayakkabı gibi tekstil ürünleri satılıyor. Güzel ve kaliteli çakma ürünler için bir cennet.

Ovacık ise Fethiye ile Hisarönü arasındaki bir köy. Halen belirli bir köy yaşamı sürmekte ancak otellerin yoğun olarak yer aldığı bir bölge. Son zamanlarda anayol üzerinde restoran ve kafeler çoğalmaya başladı. Burası Babadağ eteklerinde, ağaçların bol olduğu, sessiz, sakin bir yer. Yazın en sıcak günlerinde Fethiye ve Ölüdeniz’de uyumak dahi güçken ve sivrisinekler rahatsız ederken Ovacık yüksekte olduğu için daha serin ve sinek yok denecek kadar az. Bu nedenle Ovacık’ta kalmayı önerebiliriz. Hem deniz kenarına nazaran oteller daha ucuzdur, hem de gün boyu denizde, dışarıda sıcaktan yanmışken akşam sakin, sessiz, serin bir ortamda dinlenmek, gece de çevreden gürültülerle rahatsız olmamak için Ovacık daha uygun bir yer. Ayrıca Fethiye ile Ölüdeniz’e 15 dakikada, Hisarönü’ne 10 dakikada, Kayaköy’e 20 dakikada ulaşabileceğiniz daha ortada bir konuma sahip.

İki Otel Önerisi


Hazır Ovacık’ı bu kadar övmüşken iki güzel oteli de önermekte fayda var. İlki Ovacık girişinde benzinliğin arkasında yer alan Hotel Leytur, diğeri ise Ovacık içinde, anayolun üst tarafında yer alan daha büyükçe Celay Hotel. İkisi de gayet temiz, orta büyüklükte oteller. Ayrıntıları sitelerinden öğrenebilirsiniz.

Kelebekler Vadisi, Kabak, Faralya




Kelebekler Vadisi kendine has kelebek türleri ve doğal güzelliği ile uzun zamandır dikkatleri üzerine çekmekte. İnsanların bu kadar dikkatini çekince de ekolojik dengenin tahrip olması ve kelebeklerin azalması, hatta türlerinin tehlikeye girmesi de oldukça doğal. Burada sürekli kelebek göreceğini bekleyenler şaşırabilirler, çünkü onun da mevsimleri var. Üstüne günde yüzlerce insanın geldiğini ve vadinin her yerini arşınladığını eklerseniz durum daha da vahim hale geliyor.

Kelebekler Vadisinin korunması için özel bir çabaya ihtiyaç var ancak yine de görülmesi gereken bir yer. Kamp alanlarının olduğu Vadiye günübirlik geziler düzenlenmekte. Ölüdeniz’den kalkan tekne turlarının gün içinde 1 saatliğine uğradığı Vadiye ayrıca Ölüdeniz’den dolmuş şeklinde doğrudan gidip gelen küçük tekneler de bulunmakta. Vadiye vardığınızda denizinde yüzebileceğiniz gibi Vadinin içlerine doğru yürüyüş de yapabilirsiniz. Yürüyüşün sonunda bir şelaleye varıyorsunuz ancak büyük bir şelale karşınıza çıkmayacak. Küçük bir şelale ve yazın sıcak günlerinde suyu iyice azalıyor.

Öncesinde Kelebekler Vadisinin sahip olduğu ün bugünlerde Kabak Koyuna kaymış durumda. Ancak buranın popülerleşmesi biraz daha güç, çünkü yol oldukça küçük, bozuk ve uçurumun dibinden gidiliyor. Düzenli minibüsler olduğu gibi şoförlüğüne güvenenler de arabalarıyla gidebilirler. 




Ölüdeniz’e vardığınızda sola doğru giden yol Faralya Köyüne ve köyün alt tarafındaki Kabak koyuna varıyor. Burada çadırlarda kalabileceğiniz gibi köyün içindeki ufak pansiyonlarda da yatabilirsiniz. Köy kahvaltısı da gayet lezzetli. Denizi ise oldukça temiz.

Saklıkent, Xantos, Patara


Fethiye’ye gelip de bir gün ayrılması gereken bir diğer gezi güzergahı da Saklıkent-Patara hattı. Saklıkent’e minibüs seferleri olsa da köylere uğradığı için uzun sürmekte. Patara’ya da Kaş otobüsleri gidiyor. Ancak günübirlik jeep turları ile tüm bu güzergah gezilebilir veya en rahatı özel araçla gitmek.

Saklıkent’te nehrin doğduğu kaynağa, gözesine yürüyorsunuz. Kaynaktan çıkan soğuk sudan karşı tarafa geçip kanyonun içlerine doğru yürüyebilirsiniz. Dağı ortasından yaran nehrin yarattığı doğal güzellik oldukça etkileyici. Yürüyüşünüzün ardından nehir üzerine kurulmuş çardaklarda birşeyler içebilir, yiyebilirsiniz. Alabalığı ünlüdür.

Saklıkent’ten devam ettiğinizde Kınık ilçesi sınırlarında Xantos antik kentini göreceksiniz. Likya dönemiyle Roma döneminin tarihi kalıntılarının içe içe geçtiği, büyük bir anfitiyatronun olduğu antik kentin hikayesi de oldukça etkileyici. Xantoslular şehirlerini kuşatan Perslere yenileceklerini anlayınca tüm şehir halkı olarak yaşamlarına son veriyorlar. Yani özgürlüklerine düşkün bir halkın torunları Kınıklılar.

Xantos’u gezdikten sonra devam ettiğinizde Patara’ya varıyorsunuz. Patara ülkenin en uzun kumsalları arasında. Tarihi kalıntıların arasından geçerek varıyorsunuz, denizi oldukça dalgalı, sürekli dalgalı olduğu için rahatça yüzmek pek mümkün değil. Dalgalardan bolca dayak yiyorsunuz. Ancak hemen derinleşmediği için deniz içinde yürüyerek baya ilerlemek mümkün. Bu da ayrı bir keyif.


Bu güzergahta yalnızca bahsettiğimiz yerler değil, aynı zamanda güzergahta içinden geçtiğiniz köyler ve doğası da ilginizi çekecektir. yol boyunca çok sayıda irili ufaklı antik kentler, plajlar yer almakta. Arabayla 1 saatlik mesafe içindeki bu bölgeyi gezmek için bir tam gün ayırmak bu nedenle gerekli. 

    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder