25 Mart 2015 Çarşamba

Garda Gölü ve Venedik’te 3 gün

    

    Garda Gölü'nde dinlenme




Garda Gölü İtalya’nın kuzeyinde ülkenin en büyük gölü. İsviçre sınırına yakın. İsviçreliler ve Avusturyalılar başta olmak üzere Avrupalılar için önemli bir tatil mekanı, hem güzel hem ekonomik.


Garda’ya Avrupa gezilerimizde birçok sefer üs bölgesi olarak başladığımız Basel üzerinden gittik. Basel Türk nüfusun yoğun olduğu bir İsviçre şehri ve çok sayıda uçak firmasının sefer yapmasından dolayı ucuz uçak bileti bulmak da oldukça mümkün. Ayrıca coğrafi konumu itibariyle de Avrupa’nın birçok önemli merkezine de yakın. Biz de İsviçre’den arkadaşlarımızla beraber arabayla Garda Gölü’ne doğru 20 Haziran 2012’de yola çıktık.



Garda Gölüne giderken İsviçre’nin İtalyanca konuşan bölgelerinden geçtik. Gidiş yolunda ünlü uzun tünelden geçmek yerine Alplerin tepesinden aşmayı tercih ettik ve oldukça güzel manzaralar eşliğinde dağın tepesine geldiğimizde Haziran ayında karlı ve soğuk bir göl kenarında mola vermiş olduk. Molanın ardından tepeden aşağıya İtalya’ya doğru devam ettik ve Milano’yu geçip Garda Gölü kıyısına 6 saatlik bir yolculuğun sonunda vardık.



Garda Gölü’ndeki gezide özel araca ihtiyaç duyulmakta, çünkü birbirine yakın göl kenarındaki birçok köy ve kasabayı gezmek için özel araçla daha rahat hareket etmek mümkün. Bunun dışında göl içinde vapurlar da işlemekte.




Nasıl ki uygun uçak bileti bulmak için Basel üzerinden İtalya’ya gitmeyi tercih ettiysek Venedik’i gezmek için Garda’da konaklamak oldukça ekonomik. Venedik için uçak ve otel fiyatlarının yüksek olması sebebiyle Garda’da kalıp Venedik’e günübirlik bir geziyi yeterli bulduk. Bu şekilde dinlenme odaklı, sakin ve huzurlu bir tatili gerçekleştirebildik. Garda Gölü Milano ile Venedik arasında ve Venedik’e 1.5 saatlik mesafede.





Garda Gölü’nün hemen kenarında Hotel Giardinetto’da kaldık. Göl manzaralı, küçük ve şirin bir otel. Garda Gölü küçük bir gölden çok bir denizi andırmakta ve kendinizi deniz kenarında hissettirmektedir. Otele yakın plajda kuğularla beraber, oldukça güzel dağ manzaralarının altında saatlerce yüzmenin keyfini yaşadık.



Garda, Roma ve Venedik’e nazaran yeme-içme açısından daha ucuz. Zaten pizza ve makarna dışında pek bir arayış içinde değildik. Ayrıca yerel şarapları da tavsiye ederiz. Kordon boyunda kendi ürettiği şarapları satanlardan aldığımız şaraplardan da memnun kaldık.

Sirmione Kasabası




Garda’dan kuzey ve güney istikametindeki kasabaları arabamızla gezdiğimizde çok sayıda küçük, şirin kasabayla karşılaşılmaktadır. Bunlar içinde en şatafatlısı ve tarihi özellikleri öne çıkan yer “Garda’nın incisi” olarak da tabir edilen Sirmione kasabası.


Gölün güneyinde bir çıkıntı şeklindeki kasaba aslında kale olan küçük bir ada. Küçük bir köprüden geçip kalenin içine girdiğinizde ise güzel ve şık restoranlar ve cafelerle karşılaşılıyor. Diğer yerlere göre biraz pahalı olsa da burada akşam yemeği yemeye değer.

Malcesine Kasabası




Garda’dan kuzeye doğru yol aldığımızda ise Malcesine’de zaman geçirdik. Ortaçağdan bu yana değişmeyen tarihi bir kasabada dar yollar arasında güzel evleri seyrederek kaleye çıktık ve harika bir manzara ile karşılaştık. Burada çok sayıda küçük hediyelik eşya dükkanında da zaman geçirdik. Ayrıca buradan dağın tepesine giden bir teleferik hattı da yer almakta ancak zamanımız çok olmadığı için teleferikle dağın tepesine çıkamadık.

     Venedik  




2 gün Garda Gölü’nde dinlendikten sonra 22 Haziran Cuma günü Venedik’e günübirlik bir gezi için yola çıktık. Venedik hızlı bir turla bir günde gezilebilir bir yer. Bu anlamda bize yeterli geldi. Ancak çok sıcak olduğu için yaz sıcağında Venedik’i veya herhangi bir şehri yürüyerek gezmek biraz meşakkatli bir iş. Hele o gün şehirde grev varsa işiniz biraz daha zorlaşıyor.




Venedik’in tarihi şehir merkezi dar sokakları ve kanalları ile araç trafiğine kapalı ve dar sokaklarda gezerken aşırı neme karşın gölge sayesinde sıcaktan bir nebze olsun nefes alınabiliyor. Ancak haritayı iyi okumak, işaretleri takip etmek de oldukça önemli. Yoksa kaybolmak işten bile değil. Biz de kaybolduk ve şehir merkezinin dışında, Venediklilerin yerleşim mekanlarına kadar yol aldık. Kaybolduğumuzu fark ettiğimizde elimizdeki haritanın hayli dışındaydık ve otobüs veya botla merkeze dönmemiz de grev sebebiyle mümkün olmadı. Ayrıca bir başka tavsiye, şehirde grev varken polislere yol sormayın, hiç dostça davranmıyorlar.





Ancak bu kaybolma sayesinde açık denizin kenarına geldik ve ada şehir olan Venedik’le deniz-su arasındaki ilişkiyi de daha net görebilmiş olduk. Ardından dar sokaklardan geçerek San Marco Meydanına geldik. Meydanı gezdikten sonra da Rialto Köprüsüne doğru yol aldık. Köprüde fotoğraf çektikten sonra kanal kıyısında bir kafede soluklandık. Dar sokaklarda çok güzel ve uygun fiyatları olan pizzacılar bulabilirsiniz. Dilim pizzalar gayet doyurucu.




Venedik ilginç mimarisiyle, meydanları ile, kanalları ile, gondolları ile görülmesi gereken bir yer. Biz sıcağa ve çeşitli aksiliklere karşın gün içinde şehri hızlı şekilde gezerek bir fikir edindik. Venedik gezmek için gayet güzel bir yer ancak yaşamak için çok da uygun olmadığı fikrini edinerek şehirden ayrıldık.    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder