Garda
Gölü'nde dinlenme
Garda
Gölü İtalya’nın kuzeyinde ülkenin en büyük gölü. İsviçre sınırına yakın.
İsviçreliler ve Avusturyalılar başta olmak üzere Avrupalılar için önemli bir
tatil mekanı, hem güzel hem ekonomik.
Garda’ya
Avrupa gezilerimizde birçok sefer üs bölgesi olarak başladığımız Basel
üzerinden gittik. Basel Türk nüfusun yoğun olduğu bir İsviçre şehri ve çok
sayıda uçak firmasının sefer yapmasından dolayı ucuz uçak bileti bulmak da
oldukça mümkün. Ayrıca coğrafi konumu itibariyle de Avrupa’nın birçok önemli
merkezine de yakın. Biz de İsviçre’den arkadaşlarımızla beraber arabayla Garda
Gölü’ne doğru 20 Haziran 2012’de yola çıktık.
Garda
Gölüne giderken İsviçre’nin İtalyanca konuşan bölgelerinden geçtik. Gidiş
yolunda ünlü uzun tünelden geçmek yerine Alplerin tepesinden aşmayı tercih
ettik ve oldukça güzel manzaralar eşliğinde dağın tepesine geldiğimizde Haziran
ayında karlı ve soğuk bir göl kenarında mola vermiş olduk. Molanın ardından
tepeden aşağıya İtalya’ya doğru devam ettik ve Milano’yu geçip Garda Gölü
kıyısına 6 saatlik bir yolculuğun sonunda vardık.
Garda
Gölü’ndeki gezide özel araca ihtiyaç duyulmakta, çünkü birbirine yakın göl
kenarındaki birçok köy ve kasabayı gezmek için özel araçla daha rahat hareket
etmek mümkün. Bunun dışında göl içinde vapurlar da işlemekte.
Nasıl
ki uygun uçak bileti bulmak için Basel üzerinden İtalya’ya gitmeyi tercih
ettiysek Venedik’i gezmek için Garda’da konaklamak oldukça ekonomik. Venedik
için uçak ve otel fiyatlarının yüksek olması sebebiyle Garda’da kalıp Venedik’e
günübirlik bir geziyi yeterli bulduk. Bu şekilde dinlenme odaklı, sakin ve
huzurlu bir tatili gerçekleştirebildik. Garda Gölü Milano ile Venedik arasında
ve Venedik’e 1.5 saatlik mesafede.
Garda
Gölü’nün hemen kenarında Hotel Giardinetto’da kaldık. Göl manzaralı, küçük ve
şirin bir otel. Garda Gölü küçük bir gölden çok bir denizi andırmakta ve
kendinizi deniz kenarında hissettirmektedir. Otele yakın plajda kuğularla
beraber, oldukça güzel dağ manzaralarının altında saatlerce yüzmenin keyfini
yaşadık.
Garda,
Roma ve Venedik’e nazaran yeme-içme açısından daha ucuz. Zaten pizza ve makarna
dışında pek bir arayış içinde değildik. Ayrıca yerel şarapları da tavsiye
ederiz. Kordon boyunda kendi ürettiği şarapları satanlardan aldığımız
şaraplardan da memnun kaldık.
Sirmione Kasabası
Garda’dan
kuzey ve güney istikametindeki kasabaları arabamızla gezdiğimizde çok sayıda
küçük, şirin kasabayla karşılaşılmaktadır. Bunlar içinde en şatafatlısı ve
tarihi özellikleri öne çıkan yer “Garda’nın incisi” olarak da tabir edilen
Sirmione kasabası.
Gölün
güneyinde bir çıkıntı şeklindeki kasaba aslında kale olan küçük bir ada. Küçük
bir köprüden geçip kalenin içine girdiğinizde ise güzel ve şık restoranlar ve
cafelerle karşılaşılıyor. Diğer yerlere göre biraz pahalı olsa da burada akşam
yemeği yemeye değer.
Malcesine Kasabası
Garda’dan
kuzeye doğru yol aldığımızda ise Malcesine’de zaman geçirdik. Ortaçağdan bu
yana değişmeyen tarihi bir kasabada dar yollar arasında güzel evleri seyrederek
kaleye çıktık ve harika bir manzara ile karşılaştık. Burada çok sayıda küçük
hediyelik eşya dükkanında da zaman geçirdik. Ayrıca buradan dağın tepesine
giden bir teleferik hattı da yer almakta ancak zamanımız çok olmadığı için
teleferikle dağın tepesine çıkamadık.
Venedik
2
gün Garda Gölü’nde dinlendikten sonra 22 Haziran Cuma günü Venedik’e günübirlik
bir gezi için yola çıktık. Venedik hızlı bir turla bir günde gezilebilir bir
yer. Bu anlamda bize yeterli geldi. Ancak çok sıcak olduğu için yaz sıcağında
Venedik’i veya herhangi bir şehri yürüyerek gezmek biraz meşakkatli bir iş.
Hele o gün şehirde grev varsa işiniz biraz daha zorlaşıyor.
Venedik’in tarihi şehir merkezi dar sokakları ve kanalları ile araç trafiğine kapalı ve dar sokaklarda gezerken aşırı neme karşın gölge sayesinde sıcaktan bir nebze olsun nefes alınabiliyor. Ancak haritayı iyi okumak, işaretleri takip etmek de oldukça önemli. Yoksa kaybolmak işten bile değil. Biz de kaybolduk ve şehir merkezinin dışında, Venediklilerin yerleşim mekanlarına kadar yol aldık. Kaybolduğumuzu fark ettiğimizde elimizdeki haritanın hayli dışındaydık ve otobüs veya botla merkeze dönmemiz de grev sebebiyle mümkün olmadı. Ayrıca bir başka tavsiye, şehirde grev varken polislere yol sormayın, hiç dostça davranmıyorlar.
Ancak
bu kaybolma sayesinde açık denizin kenarına geldik ve ada şehir olan Venedik’le
deniz-su arasındaki ilişkiyi de daha net görebilmiş olduk. Ardından dar
sokaklardan geçerek San Marco Meydanına geldik. Meydanı gezdikten sonra da Rialto
Köprüsüne doğru yol aldık. Köprüde fotoğraf çektikten sonra kanal kıyısında bir
kafede soluklandık. Dar sokaklarda çok güzel ve uygun fiyatları olan pizzacılar
bulabilirsiniz. Dilim pizzalar gayet doyurucu.
Venedik ilginç mimarisiyle, meydanları ile, kanalları ile, gondolları ile görülmesi gereken bir yer. Biz sıcağa ve çeşitli aksiliklere karşın gün içinde şehri hızlı şekilde gezerek bir fikir edindik. Venedik gezmek için gayet güzel bir yer ancak yaşamak için çok da uygun olmadığı fikrini edinerek şehirden ayrıldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder