Filipinler Pasifiklerde bir ada devleti. Türkiye ile
doğrudan ilişkisi zayıf olsa da önümüzdeki yıllarda gelişmesi şaşırtıcı olmaz. Doğrudan
uçak seferlerinin başlaması, aktarmalı seferlerin de Arap Yarımadası üzerinden
oldukça sık olması bunu mümkün kılmaktadır. Yine Filipinler’in dünyaya ihraç
ettiği çocuk bakıcıları alanındaki ünü de artık ülkemizde daha çok bilinmekte
ve Filipinli dadılara daha fazla rastlanılmakta. Siyasi açıdan da Filipinler’de
süren “barış süreci” ve Moro Adası sorunu da ülkemizdeki süreç açısından
incelenmektedir.
Filipinler yoksul bir ülke. Eşitsizlik had safhada. 80’li
yılların sonunda halk Marcos diktatörlüğünü yıkıyor ama yerine gelen demokrasi
toplumsal eşitliği sağlamadığı için sosyal huzursuzluklar sürüyor. Marcos
diktatörlüğü yolsuzluklarla ve Marcos’un eşinin sahip olduğu ayakkabılarla
meşhur. Bu nedenle bir yanda Filipinler Komünist Partisi, diğer yanda
Müslümanların yaşadığı Moro Adasındaki örgütlerle silahlı çatışmalar yaşanıyor.
Filipinler bilhassa denizaltına dalmaktan keyif alanlar için
değer verilen bir destinasyon. Uzun uçak yolculuğunun ardından Filipinler’in
denizinde dinlenmenin keyfi ayrı olmalı.
Manila Filipinler’in başkenti ve en büyük şehri. İstanbul
gibi karmaşanın yoğun olduğu, bol trafikli, şehircilik açısından hiçbir
özelliği olmayan binalarla dolu bir şehir. Manila’da ana meydanları ve İspanyol
sömürge döneminden kalma az sayıda binayı ziyaret edebilirsiniz.
Filipinler’de insanlar oldukça cana yakın, yardımsever. Jeepney
denilen kamyonetten bozma minibüslerde halkın içinde ucuza seyahat
edebilirsiniz. Tabii şoföre para uzatılmasına yardımcı olmanız kaydıyla… Jeepneyler
çok güzel renklerle süslendiği için de ilgi çekiyor. Şoförlerin tavırları ise
size çok tanıdık gelecek, kendinizi evinizde gibi hissedeceksiniz.
Bir de yine bize tanıdık gelecek bir diğer özellikleri de
dolandırıcılığın ve insan kazıklamanın çok yaygın olması. Bilhassa taksilerde
normalin 3-4 katını sizden talep edebiliyorlar ve bunu anlamanız pek de mümkün
olmuyor.
Filipinler tarihinde hem İspanya’nın hem de ABD’nin
sömürgesi olduğu için halk İngilizce ve İspanyolca konuşabiliyor. İngilizce
zaten resmi diller arasında. Tüm tabelalarda İngilizce yazıları
okuyabilirsiniz.
Yerel tatları bize biraz garip gelebilir. Ama hoşunuza
gidecek yiyecekler de bulacaksınız. Özellikle muzdan yapılan çeşitli tatlılar
çok hoşumuza gitti. Örneğin muz henüz olgunlaşmadan çiçeğinden yapılan reçel,
muzu bala batırdıktan sonra ısıtarak yapılan tatlılar gayet güzel. Bizim deneyemediğimiz
bir yemek ise pişmiş ördek yumurtası, ama ördeğin embriyonunun gayet belirgin
olduğu bir anda pişirilmekte ve siz embriyoyu da yiyorsunuz. Bu pek hoşumuza
gitmedi.
Manila’da en ünlü Türk Yılmaz Bektaş adlı bir kişi. Gittiğimizde herkes ondan
bahsediyor. 1993 Filipinler Güzeli olan ünlü bir Filipinli mankenle 2002'de evlendiği için kendisi bu üne kavuşmuş, sonra boşanmış, Lorin ve Venice adlı iki çocukları olmuş.
Manila Üniversitesi’nde döner satan bir Filipinli esnafla
karşılaşmak da bizleri şaşırttı.
İlla kendi yemeklerimizi özledik derseniz Manila’da ünlü bir
kebapçıya gidebilirsiniz. Sahibi İranlı ama Adana kebap bulmak mümkün. Ama porsiyonlar
Filipinlilere göre tasarlandığından oldukça küçük. Doymak için 3-4 porsiyon
yedik ve Filipinli arkadaşlarımızın ağızlarını açık bıraktık.
Filipinler’e giderken muson ormanlarının zamanına dikkat
ederek gitmek gerekir. Hava her zaman sıcak. Biz Ocak ayında gitmiştik.
Havalimanında
kapıda vize almak da mümkün.
Yakın gelecekte diğer şehirlerinin tanınmasıyla Filipinler yolculuğuna ilginin artacağı kuvvetle muhtemel.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder