24 Mart 2015 Salı

Filipinler notları




Filipinler Pasifiklerde bir ada devleti. Türkiye ile doğrudan ilişkisi zayıf olsa da önümüzdeki yıllarda gelişmesi şaşırtıcı olmaz. Doğrudan uçak seferlerinin başlaması, aktarmalı seferlerin de Arap Yarımadası üzerinden oldukça sık olması bunu mümkün kılmaktadır. Yine Filipinler’in dünyaya ihraç ettiği çocuk bakıcıları alanındaki ünü de artık ülkemizde daha çok bilinmekte ve Filipinli dadılara daha fazla rastlanılmakta. Siyasi açıdan da Filipinler’de süren “barış süreci” ve Moro Adası sorunu da ülkemizdeki süreç açısından incelenmektedir.

Filipinler yoksul bir ülke. Eşitsizlik had safhada. 80’li yılların sonunda halk Marcos diktatörlüğünü yıkıyor ama yerine gelen demokrasi toplumsal eşitliği sağlamadığı için sosyal huzursuzluklar sürüyor. Marcos diktatörlüğü yolsuzluklarla ve Marcos’un eşinin sahip olduğu ayakkabılarla meşhur. Bu nedenle bir yanda Filipinler Komünist Partisi, diğer yanda Müslümanların yaşadığı Moro Adasındaki örgütlerle silahlı çatışmalar yaşanıyor.





Filipinler bilhassa denizaltına dalmaktan keyif alanlar için değer verilen bir destinasyon. Uzun uçak yolculuğunun ardından Filipinler’in denizinde dinlenmenin keyfi ayrı olmalı.

Manila Filipinler’in başkenti ve en büyük şehri. İstanbul gibi karmaşanın yoğun olduğu, bol trafikli, şehircilik açısından hiçbir özelliği olmayan binalarla dolu bir şehir. Manila’da ana meydanları ve İspanyol sömürge döneminden kalma az sayıda binayı ziyaret edebilirsiniz.

Filipinler’de insanlar oldukça cana yakın, yardımsever. Jeepney denilen kamyonetten bozma minibüslerde halkın içinde ucuza seyahat edebilirsiniz. Tabii şoföre para uzatılmasına yardımcı olmanız kaydıyla… Jeepneyler çok güzel renklerle süslendiği için de ilgi çekiyor. Şoförlerin tavırları ise size çok tanıdık gelecek, kendinizi evinizde gibi hissedeceksiniz.





Bir de yine bize tanıdık gelecek bir diğer özellikleri de dolandırıcılığın ve insan kazıklamanın çok yaygın olması. Bilhassa taksilerde normalin 3-4 katını sizden talep edebiliyorlar ve bunu anlamanız pek de mümkün olmuyor.

Filipinler tarihinde hem İspanya’nın hem de ABD’nin sömürgesi olduğu için halk İngilizce ve İspanyolca konuşabiliyor. İngilizce zaten resmi diller arasında. Tüm tabelalarda İngilizce yazıları okuyabilirsiniz.



Yerel tatları bize biraz garip gelebilir. Ama hoşunuza gidecek yiyecekler de bulacaksınız. Özellikle muzdan yapılan çeşitli tatlılar çok hoşumuza gitti. Örneğin muz henüz olgunlaşmadan çiçeğinden yapılan reçel, muzu bala batırdıktan sonra ısıtarak yapılan tatlılar gayet güzel. Bizim deneyemediğimiz bir yemek ise pişmiş ördek yumurtası, ama ördeğin embriyonunun gayet belirgin olduğu bir anda pişirilmekte ve siz embriyoyu da yiyorsunuz. Bu pek hoşumuza gitmedi.

Manila’da en ünlü Türk Yılmaz Bektaş adlı bir kişi. Gittiğimizde herkes ondan bahsediyor. 1993 Filipinler Güzeli olan ünlü bir Filipinli mankenle 2002'de evlendiği için kendisi bu üne kavuşmuş, sonra boşanmış, Lorin ve Venice adlı iki çocukları olmuş.

Manila Üniversitesi’nde döner satan bir Filipinli esnafla karşılaşmak da bizleri şaşırttı.

İlla kendi yemeklerimizi özledik derseniz Manila’da ünlü bir kebapçıya gidebilirsiniz. Sahibi İranlı ama Adana kebap bulmak mümkün. Ama porsiyonlar Filipinlilere göre tasarlandığından oldukça küçük. Doymak için 3-4 porsiyon yedik ve Filipinli arkadaşlarımızın ağızlarını açık bıraktık.   




Filipinler’e giderken muson ormanlarının zamanına dikkat ederek gitmek gerekir. Hava her zaman sıcak. Biz Ocak ayında gitmiştik. 

Havalimanında kapıda vize almak da mümkün.  

Yakın gelecekte diğer şehirlerinin tanınmasıyla Filipinler yolculuğuna ilginin artacağı kuvvetle muhtemel. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder