25 Mart 2015 Çarşamba

PORTO: Okyanus kenarında tanıdık bir Akdeniz şehri




Ülkemizde Portekiz’i ziyaret edip de beğenmeyen, övmeyen bir insan bulmak zordur. Avrupa’nın bir ucundan diğer ucuna gidilmesine karşın şehrinden insanına çok tanıdık bir ülkeye geldiğimizi hissediyoruz. Bunda tabii Akdeniz ülkesi olmanın yanı sıra yüzyıllarca Müslüman devletlerin hüküm sürmesinin miras bıraktığı kültürel benzerliklerin de etkisi olmalı. Sonuçta 997 yılına kadar yaklaşık 900 yıl Müslümanlar tarafından yönetilmiş.

Porto’ya gitmek artık çok daha kolay. Öncesinde İstanbul’dan doğrudan uçak seferi yoktu. Artık THY doğrudan Porto’ya uçuyor. Bu da Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biri olan Porto’ya olan ilgiyi arttıracaktır.

Porto tek başına ziyareti hak eden bir şehir. Ama hazır oralara gelmişken başka birkaç şehri gezmek de mümkün. Örneğin Lizbon’la birlikte ziyaret edilebilir. Lizbon-Porto arası uçakla 1 saat, yol boyunca okyanusla karanın sınırında kumsalların üzerinde uçuyorsunuz. Tabii biraz rüzgarlı. Veya 
Porto’ya gelmişken İspanya’nın Bask ve Galiçya bölgeleri de ziyaret edilebilir. Bilbao yakın bir şehir. Dahası doğrudan sefer yokken THY iki seçenek sunuyordu. İlki Lizbon aktarmasıyken ikincisi Barselona aktarmasıydı. Barselona’ya gelmişken de Porto’ya geçilebilir.

Portekiz halkı fiziksel olarak bizlere çok benziyor. Sizin orada yabancı olduğunuzu anlamaları pek mümkün değil. Kültürel olarak da benzerlikler var. Örneğin aile yapıları, büyüklere saygı, küçüklerin büyüklerin elini öpmesi gibi adetler Portekizliler'de de var.



Yeme-İçme


Portekiz 5 yılı aşkın süredir ciddi bir ekonomik kriz içinde. Yine de belirli bir kalitenin korunduğu anlaşılmakta. Ücretlerin düşüklüğü pazara da yansıdığı için diğer Avrupa ülkelerine göre görece ucuz bir ülke. Yiyecek-içecekleri ucuza alabilirsiniz.

Porto denilince akla şarabı geliyor tabii ki. Porto şarabı klasik şaraplardan daha farklı, daha tatlı, daha aromatik. Biz pek beğenmedik ama denemek şart.

Portekiz’in kendine has bir yemek kültürü-özgün bir mutfağı var. Hem et hem de deniz ürünlerinde iddialılar ve çok fazla seçenek var. Ancak damat tatları bize uzak sayılır, birçok yemeğin tadı size garip gelebilir. Et ürünlerini pek pişirmeden getirdikleri için 2-3 sefer geri göndermek durumunda kalabilirsiniz. Okyanus ürünleri de çeşitli ve ilginç sunumlar yapılabiliyor. Devasa midye ve yengeçler, okyanus tabanından alınan bir çeşit siyah yosun-bitkinin atıştırmalık olması ve okyanus balığının farklı lezzeti ilginizi çekebilir. Çok seveceğiniz tatlar olacağı gibi bazıları hoşunuza gitmeyebilir ama yine de denemekte fayda var.

Önerebileceğimiz 2 restoran var. İlki şehir merkezinde Abadia restoranı. Tarihi bir bina restorana çevrilmiş. Gayet şık, ilgili bir mekan. Et yemekleri ve mezeleri deneyebilirsiniz.

Diğeri ise Porto şehir merkezinden yaklaşık 20 dakika uzaklıkta, Perafita’da okyanus kenarında deniz ürünleri satan Ondas Sobre o Mar restoranı. Kumsalın yanında, okyanus manzaralı restoranda dalga seslerini dinleyerek ve devasa dalgaları seyrederek çeşitli deniz ürünlerini deneyebilirsiniz. Balık suyuna pilav da ilginizi çekebilir. Hem yemeğiniz bitince kumsalda yürüyüş de yapabilirsiniz.




Atlas’ın kıyısında


Biz Porto’ya Ekim ayında gittik. Deniz mevsimi zaten değildi. Ancak Porto’da yazın da denize girmek biraz zorlu. Çok soğuk olduğu için özel birkaç yer dışında denize girmek cesaret işi. Porto pek bir plaj kenti olarak da öne çıkmıyor zaten.

Portekiz’in Fado müziğini kumsalda gezerken daha iyi anlamak mümkün. Fado zaten Arabesk tınıları ile bize yabancı değil. Ancak denizlere açılan eşlerini kumsalda bekleyen kadınların yaktığı ağıtlar ve özlem türküleri olan Fadonun verdiği duyguyu okyanus kenarında gezerken hissedebiliyorsunuz. Uçsuz bucaksız bir okyanus ve dev dalgalar ürkütücü bir görünüm sunuyor.


Duoro Nehri ve ticaret




Porto’nun en güzel manzaraları Douro nehrinin etrafında görülüyor. Douro Nehri Portekiz’in iç kesimlerinden geliyor ve Porto’da denize dökülüyor. Siz de nehir kenarında yürüyerek denize döküldüğü yere gidebilir ve ardından kordonda uzun bir yürüyüş yapabilirsiniz. Çok eğlenceli, keyifli bir yürüyüş rotasını takip etmiş olacaksınız. Hatta bisikletle de gezebilirsiniz.

Porto nehir sayesinde ticaret ve sanayi kenti. Şarapçılık ve tarımın dışında tekstilin de çok geliştiği Porto, yüzyıllardır bir ihracat ve ithalat merkezi olarak yurtdışından gelen ürünlerin yurtiçine, Portekiz’in iç kesimlerinden gelen ürünlerin de yurtdışına iletildiği bir liman kenti. Zengin bir kent, Portekiz’in ilk burjuvazisinin oluştuğu bir şehir ve kendine özgü kültürünü, bağımsızlığını, zenginliğini bu sayede koruyabilen bir yer. Porto’ya aristokrasi değil burjuvazi hakim olmuş, bu da diğer Portekiz şehirlerinden önemli bir farkını oluşturuyor.

Deniz çok dalgalı olduğu için ticaret ve sanayi merkezi nehir kenarına yoğunlaşmış. Bu nedenle nehir kenarında yürürken çok sayıda tarihi konağa ve ticaret evine rastlıyorsunuz, şehrin en güzel mimari örnekleri nehir kıyısına dizilmiş durumda.

Nehrin öte yakası Porto değil, başka bir şehir, Gaia deniliyor. Porto’nun karşı tarafında nehrin kıyısında çok sayıda Porto şarabı üreten firmanın üretim ve satış ofisleri var. Nesillere devredilen firmalar halen aileler tarafından yönetiliyor. Şarap tadımı için buraya uğranılmalı.

Nehrin kenarında Porto’ya has küçük tekneleri göreceksiniz. Bu tekneler geçmişte iç bölgelerde üretilen ürünleri taşıyormuş, bilhassa da Porto şaraplarını. Nehrin özelliklerine uygun üretilen bu teknelere de zamanınız olursa binebilirsiniz.


Tarihi şehir merkezi




Porto şehri nehre sert bir iniş yapan tepelik bir şehir. Bol bol yokuş tırmanıyorsunuz, ciddi bir egzersiz oluyor. Nehir vadinin arasından geçiyor. Bu nedenle Porto’yu nehrin öte yakasına bağlayan tarihi köprüler şehre siluetini de kazandırıyor. Aralarında Eiffel’in de mimarlığını yaptığı (Dom Luis) demirden köprüler ziyaret edilmeli, bol bol fotoğraflanmalı ve üstünden geçilip karşı taraf ziyaret edilmeli.

Bizim otelimiz şehrin önde gelen kültür merkezi olan Casa da Musica’nın yakınında olduğu için bu binayı da gezme imkanımız oldu. Burası da gayet ilgi çekici, modern bir sanat merkezi. Tarihi merkezin biraz dışında ama yine de yürüme mesafesinde.




UNECSO Dünya Mirasında yer alan Porto’nun tarihi şehir merkezi (Barredo ve Riberia) küçük bir alanı kaplıyor. Dar sokaklardan inip çıkarak bu güzel şehri kısa sürede keşfedebilirsiniz. Yol üzerinde zamanında ticari amaçlarla kullanılan veya bir burjuvanın konağı olarak kullanılan güzel binaları, köşkleri, sarayları göreceksiniz.




Tarihi tren garına (São Bento) özel bir zaman ayırmakta fayda var. Binanın içinde seramik ve çinilerden yapılan resimler oldukça ilgi çekici. Bu resimlerde kırsal hayattan manzaraların yanı sıra savaş sahneleri de yer alıyor, örneğin teslim olan, yaşamlarının affedilmesini dileyen Müslüman Arapların resimleri ve muzaffer kumandanlar, Hıristiyan fatihlerin resimleri…




Tarihi şehir merkezindeki Borsa Sarayı (Palacio da Bolsa) da mimarisi ve haşmetiyle ilginizi çekecektir. Buradaki Arap Odası çok meşhur, bizim vaktimiz olmadı ve resimlerine baktık. Çok güzel, ihtişamlı bir oda. Libertade Meydanı ve Katedraller de zaten tarihi şehir merkezinin sokaklarında dolaşıp kaybolurken karşınıza çıkacak ve ilginizi çekecektir. Yine Rua de Santa Catarina Caddesi yayalara açık bir alışveriş caddesi. Çok sayıda hediyelik eşya dükkanı ve cafe-restoran da bu bölgede yer alıyor.




Portekizce İspanyolcaya yakın bir dil. Ancak İspanyolca’nın bir lehçesi de değil. En azından alışkanlıkla teşekkür etmek için “gracias” değil “obragado” demeyi unutmayın.


Porto’dan mutlu ve keyifli şekilde ayrılacaksınız…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder