İsviçre’nin
ikinci büyük kenti olan Cenevre güzelliğiyle, pahalılığıyla ve birbirinden çok
farklı özelikte misafirleriyle ilginç bir deneyim sunacak size.
Alp Dağlarının
göz alıcı heybetinin yanı başına kurulan Cenevre bununla da yetinmemiş, Leman
Gölü’nün güzelliğini de yanına katmış. Daha uçaktayken bu güzellik gözlerinizi
alacak. Biz inişe geçmeden önce bizzat kaptan anons yaparak birazdan Mont
Blank’ın zirvesinin yanından geçeceğimizi duyurmuş, Alp Dağlarını uzun uzun
seyretmiştik.
Cenevre’ye
İstanbul’dan doğrudan uçuşlar var. Ayrıca Basel veya Zürih’e gidip oradan
trenle de gidilebilir. İsviçre için Schengen vizesi geçerli ama İsviçre’den
vize almak diğer ülkelere göre görece daha kolay.
Cenevre bir
turizm destinasyonu olmasının ötesinde bir şehir. Aynı zamanda çok sayıda
uluslararası kuruluşun merkezi de Cenevre’de. CERN, Birleşmiş Milletler ve
BM’ye bağlı ILO gibi uzman kuruluşlar, Kıızlhaç ve birçok uluslararası sivil toplum
örgütünün merkezi Cenevre’de. Bunun dışında Cenevre dünyanın önde gelen finans
merkezleri arasında. Bu da çok çeşitli amaçlarla insanların Cenevre’ye
gelmesini ve Cenevre’de çalışmasını sağlıyor. Bu nedenle Cenevre sokaklarında
dolaşırken bankaların ve bürokrasinin beyaz yakalı çalışanlarından aktivistlere
ve turistlere çok farklı amaçlara sahip insanların aynı şehri paylaştığını
göreceksiniz.
Turistler içinde
de en fazla Arap ve Rus turistleri göreceksiniz. Her iki ülkenin zenginleri İsviçre’de
tatille işi birleştiriyor. Göl kenarında bazı lüks otellerin belirli dönemlerde
Arap şeyhlerinin aileleri için kapatıldığı da söyleniyor.
Tüm bu özellikler
zaten pahalı bir ülke olan İsviçre’de Cenevre’nin bir nebze daha pahalı
olmasına neden oluyor. Bu nedenle birçok çalışan ve turist Cenevre’de kalmak
yerine ya Lozan ve çevresindeki köyleri ya da daha ucuz bir ülke olduğu için
sınır komşusu Fransız kasabalarını ve köylerini tercih ediyor. Altyapı ve
ulaşım imkanları gayet geliştiği için de yarım saat-1 saat arası yolculukla
Cenevre’ye gelip çalışmak veya gezmek mümkün oluyor.
Cenevre birçok
özelliği içinde barındırdığı için aslında geniş bir şehir. Yürüyerek her yere
gitmek mümkün ama şehir içi otobüsü de yaygın şekilde kullanabilirsiniz.
Cenevre’ye gelmişken Alplere çıkabilir, tekneyle göz gezisi yapabilir, Lozan ve
çevre şehirleri gezebilirsiniz veya trenle kısa bir yolculukla İtalya’ya,
Milano’ya da gidebilirsiniz.
Cenevre’nin
tarihi tren garı genellikle Cenevre gezisi için başlangıç noktası sayılabilir.
Cenevre Havalimanından trenle merkeze gelebilirsiniz. Cenevre uçuşları çoğu
zaman pahalı olduğu için Basel’e gidip oradan trenle de geçebilirsiniz. Tren
garının arka kapısından çıkıp dümdüz yürürseniz Birleşmiş Milletler binalarına
varırsınız. Garın önünden çıkıp devam ederseniz yayalara açık bir alışveriş
caddesinden dümdüz devam edebilir ve Leman Gölü’ne çıkabilirsiniz.
Bu yol üzerinde
İstanbul Kebap ve Ege Restoran gibi Türk restoranlarını da göreceksiniz.
Bilhassa Ege Restoranı tavsiye ederiz. Şehirde çok sayıda kebapçı olduğunu
gezdikçe göreceksiniz. Bu pahalı turistik şehirde Türkiyeli göçmenler açısından
en akıllıca yolun restoran açma olduğuna hak vermemek elde değil.
Bu yol üzerinden
çeşitli grupların eylemlerine de denk gelebilirsiniz. Herhalde dünyanın en
şansız partisi olan Cenevre Komünist Partisinin eylemine denk geldiğimiz için
de ilgimizi çekti. Partinin ismi ve sonrasında şehirde gördüğümüz bayraklar ise
Cenevreliliğin özel bir anlamı olduğunu da gösteriyor.
Bu cadde üzerinde
çok sayıda kafe de göreceksiniz, bir yan paralel yolda Manor adlı büyük bir
alışveriş merkezi var, orası da hediyelikler için görece daha ucuz. Bilhassa
çikolata alacaksanız daha fazla alternatif var.
Yolun sonu sizi
Leman Gölüne çıkaracak. Nehrin ağzı ve gölün başlangıcı, arkada Alp Dağlarının
fonu oluşturduğu güzel bir manzara karşınıza çıkaracak. Cenevre gezisinin
önemli bir kısmını bu bölgede geçirebilirsiniz. Göl kenarında kafelerde oturup
manzarayı uzun uzun izleyebilirsiniz.
Gölün meşhur
fıskiyesi 140 metre yüksekliğe su fışkırtabiliyor. Fıskiyenin ismi Jet d’eau ve
gölün içinde olduğu için en azından Cenevre Belediyesinin fıskiyesinin
kırılması gibi bir endişesi yok. Nehrin ve gölün suyu tertemiz, çok berrak.
Etrafı şehirlerle çevrili olduğu halde gölün temizliğine İsviçreliler çok özen
gösteriyor. Bu genel bir durum. Zürih Gölünün etrafında şehirler ve fabrikalar
olsa da Zürih Gölü de tertemiz ve göllerde yüzmek mümkün.
Gölden şehrin öte
yakasına Mont Blanc köprüsü üzerinden geçebilirsiniz. Köprünün diğer tarafında,
göl kenarında Çiçek Saat ve İngiliz Bahçesi meşhur. Cenevre’de de kalsanız,
yakınlardaki kasabalarda genellikle evden çevrilmiş minik otellerde de kalsanız
sabah saatlerinde göl kenarında yürüyüş yapmayı ihmal etmeyin.
Köprünün diğer
tarafında devam ettiğinizde Old Town’a, şehrin tarihi merkezine gelmiş
olacaksınız. Aslında Cenevre’de diğer birçok Avrupa, hatta İsviçre şehrine göre
tarihi binalar daha az. Cenevre modern, yeni bir şehir. Ama katedrali ve
heykelleri ile tarihi yönüne vurgu yapan yapılar da yok değil. Bu bölgede uzun,
geniş bir alışveriş caddesi sadece yayalara açık. Pahalı, dünyaca meşhur birçok
markanın mağazaları da bu yol üzerinde.
Biz bu yolun
sonundan 5 dakika yürüme mesafesinde bir otelde kalmıştık. Bu bölgede daha
ekonomik oteller bulmak mümkün.
Cenevre’nin beyaz
şarapları gayet güzel. Leman Gölü’nün etrafında gayet muntazam şekilde
düzenlenmiş bağlar göreceksiniz. Bağları ziyaret etmek ve şarap tatmak mümkün. Biz
akademisyen bir çiftin konağına, şatomsu evine gitmiştik. Yüzyıllardır aile bu
evde oturuyormuş ve mahzenlerini gezip sohbet ettik. Çok da uygun fiyata çok
sayıda ev yapımı, özel şaraplarından alıp memlekete geri döndük.
Cenevre görülmesi
gereken şehirler arasında, ama salt Cenevre seyahati yeterli gelmeyebilir. Bunu
daha geniş bir İsviçre ziyaretiyle veya Fransa, İtalya’daki yakın birkaç
şehirle birleştirerek veya Alp Dağları gezisini de katarak bir tur programı
hazırlamak daha fazla memnun edecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder