Belçika’nın başkenti Brüksel’e hem iş hem de seyahat
amacıyla birçok sefer gitme fırsatımız oldu. Fransa ile İngiltere arasında
Hollanda’nın yanında küçük bir ülke olan Belçika’nın başkenti hem turistik hem
de bürokratik bir şehir. Farklı milletlerden çok sayıda insan Brüksel’de
çalıştığı için de Belçika’ya özgü özelliklerin daha silik olduğu bir şehir. Belçika’yı
anlamak için Liege, Brugge, Leuven gibi şehirlerini de gezmekte fayda var.
Havalimanına indiğinizde hemen alt kattaki tren istasyonuna
inmenizi tavsiye ederiz. Trenle Gar du Nord (Kuzey Garı) 10 dakika mesafesinde.
Hem hızlı hem rahat hem de çok ucuz. Taksiyle aynı yolu yarım saat-45 dakika
içinde, trafikte bekleyerek ve 50 euro vererek de alabilirsiniz.
Gar du Nord bölgesi |
Brüksel’de üç temel tren istasyonu var. Gar du Nord (Kuzey
Garı), Gar du Midi ve Gar du Luxemburg. Lüksemburg Garı Avrupa Birliği
kurumlarına yakınken tarihi-turistik mekanlara Gar du Nord ve Gar du Midi’den yürüyerek
ulaşabilirsiniz. Biz Brüksel’de Gar du Nord’a yürüyerek 5 dakika mesafede
Sharaton ve Dome otellerinde kaldık.
Brüksel’de Fransızca esas olarak konuşulsa da Flemenkçe ve
İngilizce de yaygın. Rahatlıkla İngilizce konuşabilirsiniz. Ayrıca Türkiyeli
göçmenler de sayıca fazla olduğu için Türkçe konuşmalara da sıkça denk
gelebilirsiniz. Genellikle restoranlarda çalışan Balkan ülkelerinden gelen
göçmenler ile de biraz Türkçe konuşabilirsiniz.
saray |
Belçika aslında tarihi açıdan görece yeni, suni bir ülke. Belçika
halkının bir kısmı Fransızca diğer kısmı ise Flemenkçe konuşuyor. Tarihte,
bilhassa Napolyon zamanında Fransa’nın doğrudan İngiltere’yi tehdit etmesi,
ablukaya alması ve işgale kalkışması nedeniyle İngiltere’nin girişimiyle bir
tampon devlet olarak oluşturulmasına karar veriliyor. Başına da toplumu bir
arada tutmak için bir kraliyet ailesi atanıyor. Halen de kraliyetle
yönetiliyor.
Buna karşın güçlü bir ulusal birlik yok. İsviçre’de olduğu
gibi farklı dilleri konuşan insanlar ortak bir kimlik etrafında birleşememiş,
bu nedenle Fransız (Walon) ve Flemenk bölgeleri arasında sorunlar bitmiyor. Güçlü
ayrılıkçı hareketler var, ortak partilerin yanı sıra Fransız ve Flemenk
partileri de faaliyet yürütüyor. Hükümetler genelde koalisyon ile yönetiliyor
ancak uzlaşılamadığı için aylarca hükümetin kurulamaması garipsenmiyor. Şu an
muhafazakar bir koalisyon yönetimde. Hükümet kurulması zor olsa da devlet
mekanizması tıkır tıkır işlemeye devam ediyor. Bir başka not da Flemenk
bölgesinin daha zengin olması ve Avrupa’da yaygın olan etnik şımarıklık ile “zenginiz,
ayrılmak istiyoruz, vergilerimizle fakir Valonlara destek vermek istemiyoruz”
demeleri.
Sonbaharda Brüksel... |
Brüksel’de tarihi bölgede çok sayıda restoran ve kafeyi yan
yana göreceksiniz. Garsonlar sizi içeriye davet edecek. Dışarıya büyük menüler
koydukları için de rahatlıkla seçim yapabilirsiniz. Belçika’da kova kova
getirilen dev midyeler, patates kızartması ve bira meşhur. Ayrıca dondurma, çikolata
ve waffle da yemelisiniz. Çok sayıda çikolata satan mağazada çikolataları
deneyip kendinize özel bir paket de oluşturabilirsiniz. Zaten Brüksel’den
dönerken alınacak en temel hediye de kutu kutu çikolata…
Brüksel iki temel bölgeden oluşuyor. Yer bulmak gayet rahat,
her yerde metro var ama yürüyerek de şehri gezebilirsiniz. Gar du Nord
bölümünde kaldığınızı varsayarsak yürüyerek alışveriş caddelerinden geçerek
tarihi şehrin merkezi olan Grand Place’e gelebilirsiniz. Brüksel’in en bilinen
tanıtım fotoğrafları burada çekilmektedir. Burası dikdörtgen bir meydan, dört
tarafında da çok güzel, tarihi binalar yer almakta. 18. Ve 19. yy.da inşa
edilen bu tarihi binaların her birini ayrı ayrı incelemek ve fotoğraflamak
gerekiyor. Meydandaki kafelere oturup bu görevi daha rahat şekilde yerine
getirebilirsiniz. Binaların bazıları kafe-restoranken bazıları da müze olarak
değerlendirilmiş.
Binaların girişlerinde o binayla ilgili özel ve önemli
bilgilere de yer verilmekte. İşte size bilmece: meydandaki binaların birinde
Belçika İşçi Partisinin kongresi oldu ve kongrenin onur konuğu da Karl Marx. Bu
binayı bulmadan gelmeyin.
Grand Platz’ın etrafındaki caddeler Gar du Nord’dan gar du
Midi’ye kadar mağaza ve kafelerle dolu. Yavaş yavaş gezebilirsiniz bu
sokaklarda. Meydanın karşısında tarihi bir galeriye denk geleceksiniz. Galeries
St Hubert, hoş bir tarihi alışveriş merkezi. İçinde ufak dükkanlarda pahalı ama
şık ayakkabılar, çantalar, şapkalar alabilirsiniz.
Bu bölgeden Midi üzerinden yukarı doğru yürümeye devam
ettiğinizde St Michael katedrali karşınıza çıkacak. Katedral gezmekten
bıkmadıysanız içeriye göz atabilirsiniz. Katedralin ardından devam ettiğinizde
büyük bir park göreceksiniz. Parkın bir ucunda kraliyet sarayı yer alıyor, diğer
ucunda da hükümet binası. İki binayı da seyredebilir, parkta biraz
dinlenebilirsiniz.
Buradan devam ettiğinizde ise karşınıza Avrupa Birliği
kurumları çıkacak. Birbirine paralel sokaklar halinde sıra sıra binalarda
Avrupa Birliği’nin binaları yer alıyor. Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu,
Komisyona bağlı komiteler bu binalarda konuşlanmış durumda. TV’lerde gördüğünüz
Komisyon ve Parlamento binaları önünde fotoğraf çektirmek ve havayı solumak
için bu sokakları arşınlayabilirsiniz. Bu bölge zaten gayet kozmopolit, herkes
takım elbiseli, işinde gücünde, bürokrasiyi/avrokratlara ev sahipliği yapıyor.
Bu topluluğun kendilerine has bazı özellikleri de var,
mesela Cuma değil Perşembe akşamı barlarda buluşup eğleniyorlar ve Cuma günü
yüzlerce insanın bavullarını çekeleyerek garlardan memleketlerine haftasonu
tatili için gittiğine tanık olabilirsiniz.
Dönüşte başka bir yol kullanmak isterseniz araba yolunu
takip edebilirsiniz. Konsoloslukları geçtikten sonra Botanik Bahçesini
göreceksiniz. Bahçenin yanındaki mahalle ise Türk mahallesi. Bu yolu takip
ederek Kuzey Garı bölgesine gelebilirsiniz.
Brüksel kısa bir seyahat için yeterli bir şehir. Gelmişken Brugge,
Leuven, Amsterdam gibi yakın şehirlere gidebilirsiniz. Hatta Londra veya Paris’e
doğru da uzanabilirsiniz. Brüksel’e tren ve otobüs bulmak da gayet rahat. İsviçre’den
dahi doğrudan trenle Brüksel’e gidebilirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder