20 Nisan 2015 Pazartesi

Atina’da 3 gün…



2015 Şubat’ında 3 günlüğüne komşu Yunanistan’ın başkenti Atina’yı ziyaret ettik. Pegasus’tan bulduğumuz ucuz uçak bileti sayesinde İstanbul’dan yaklaşık 1 saat uzaklıktaki başkenti tanımaya çalıştık. Hava yağmurlu olmadığı için gezmek için uygun bir zamandı, yaz aylarında bunaltıcı bir sıcak olacağını tahmin etmek zor değil.

Atina havalimanı şehirden haylice uzak. Havalimanının dışından kalkan otobüslerle Syntagma Meydanına gidebilirsiniz. Ayrıca metro da şehir merkezine gidiyor. Otobüs 1 saatte meydana varıyor. Trafik tanıdık. Ülkenin neredeyse yarısı Atina şehrinde yaşadığı için şehirleşme de bize yabancı değil.

Aslında Atina’nın şehir merkezi ve gezilecek yerleri küçük bir bölgeyi kaplıyor. Yürüyerek ziyaret edilebilir. Bu açıdan şehrin büyüklüğüne nazaran tarihi ve turistik yerlerinin dar bir alanda toplanması bizi şaşırttı. Tabii İstanbul’dan sonra her yer küçük geliyor.

Yunanistan yaklaşık 6 yıldır derin bir ekonomik krizden geçiyor. Ekonomik krizin doğal olarak siyasi ve toplumsal etkileri de oluyor. Bunun sonucunda Ocak ayında yapılan seçimlerde Avrupa’da ilk kez radikal sol bir parti olan Syriza Yunanistan’da hükümete geldi. Toplumsal hareketlerin yanı sıra ciddi bir ırkçı, faşist hareket de (Altın Şafak) güç kazanıyor. Bu açıdan Yunanistan’ın siyasi geleceği halen ciddi belirsizlik içinde. Bunun sonucunda şehri gezerken eylemlerle karşılaşmak mümkün. Bizim ziyaret tarihimizde hükümeti destekleyen ve Avrupa Birliği’nin tasarruf paketlerindeki ısrarını eleştiren bir eyleme denk geldik. Ama döndükten bir hafta sonra olaylı bir eylem de yaşandı. Bu nedenle Atina’ya gittiğinizde siyasi gelişmeleri takip etmekte fayda var.

Syntigma Meydanı


Krizin etkilerini şehrin kirliliğinden, kapalı mağazalardan ve insanların özellikle yaşlıların kıyafetlerinden anlamak mümkün. Aslında insanların kılık kıyafetlerine önem verdikleri ancak yenilemedikleri dikkatle bakıldığında anlaşılıyor. Tarihi yerlerde gezerken ikinci el kıyafet satan dükkanlarda 10-20 euroya satılan kürkleri ve diğer pahalı elbiseleri görünce durum daha anlaşılır oluyor.

Yunanistan tanıdık bir ülke. İnsanların görünümü, hareketleri, davranışları doğal olarak gayet yakın. Yiyecekler de öyle. Hatta birçoğunun ismi de aynı. Sarmas, yalancıdolma, cacıki vb… Ama tatları bize göre daha farklı. Balkanlarda Bulgaristan’da veya Makedonya’da da yemeklerin isimleri aynı olmakla beraber tatları da benzerdi, damak tadımıza uygundu. Ancak Yunanistan’da yemek sipariş ettiğinizde daha farklı bir tatla karşılaşacağınızı dikkate alın. Birçok restoranda Türkçe menü de bulabilirsiniz ve suvlaki (şiş kebap) gibi siparişlerinizde sizin için kuzu etinden de yapabiliyorlar.
Tavernaları da tabii ki adalardakilerle karşılaştırılamaz ama Yunan müziği dinleyip meze yemek için size yeterli gelecektir. Mezeler 4-7 euro arasında, ana yemekler 10-15 euro arasında değişiyor.

Monastiraki


Atina’da ulaşımı metroyla ve otobüsle sağlayabilirsiniz ancak tarihi mekanlara yakın bir yerde bir otelde kalırsanız yürüyerek de her yere gidilebilir. Biz biraz dışında kaldık. Ama taksiyi tercih ettik. 3-4 euroya istediğimiz birçok noktaya gidebildiğimiz için bize daha uygun geldi.

Biz Areos otelde kaldık. Viktorya Meydanında, Ulusal Arkeoloji Müzesinin yanında. Amacımız gezmek olduğu için otel tercihimizde çok bir beklentimiz yoktu. Otelden Syntigma Meydanına 20 dakikada yürüyerek ulaşmak da mümkün. Yol üzerinde Arkeoloji Müzesini, 1974’te cuntanın yıkılmasını sağlayan direnişin gerçekleştiği Politeknik Üniversitesini görebilirsiniz ve daha çok alışveriş için mağazaları inceleyerek Syntigma (Anayasa) Meydanına inebilirsiniz. Meydanda Yunan Meclisi yer alıyor ve önünde tarihi kıyafetleri içinde Yunan askerleri nöbet bekliyor. Belirli aralıklarla nöbet ve yer değişimi yapılıyor, uzun askerlerin uzun bacaklarını kaldıra kaldıra bir tören havasında yaptıkları nöbet değişimi oraya yolu düşenlerce de izleniyor.

Syntigma Meydanından aşağıya doğru 2 km kadar yürüdüğünüzde Monastiraki’ye varıyorsunuz. Meydanın hemen köşesinde metro durağı da var. Monastiraki küçük bir meydan ve Akropolis Tapınağının güzel bir manzarası da yer alıyor. Meydanda Osmanlı zamanından kalma cami ve birkaç yapı da yer alıyor. Gençlerin buluştuğu, çeşitli sokak gösterilerinin yapıldığı bu meydanı çok sayıda taverna ve restoran da çevreliyor. Gündüz de akşam da ziyaret edilebilir. Monastiraki’den çıkan her 
sokağa girebilir ve keşfedebilirsiniz.

Akropolis


Monastiraki’den Akropolis’e yürüyebilirsiniz. Biz tersini yaptık, önce Akropolis’e gidip oradan aşağıya doğru yürüdük. Bu yol üzerinden Pazar günleri bit pazarı kuruluyor ve gayet kalabalık oluyor. Hediyelik eşyaları buradan alabilirsiniz.

Akropolis’in bulunuğu tepeye sırtını yaslayan ve Monastiraki’nin komşusu olan bölge de Plaka. Osmanlı zamanında Müslüman Türk mahallesi olan bu bölge dar sokakları, Osmanlı evleri ve konakları ile ilgi çekici. Mağazalar, dükkanlar, restoranlar ve kafeler hoşça zaman geçirmenizi mümkün kılıyor. Bu sokaklarda-bölgede bir gününüzü ayırabilirsiniz.

Akropolis Tapınağının ziyareti elbette gezimizin en önemli anı. Biz sabah erkenden otelden taksiyle tapınağa gitmeyi tercih ettik. Kalabalıktı ama yine de rahatça biletimizi aldık. Türkiye üniversitelerinin öğrenci kartları geçiyor, öğrenciyseniz yanınıza almayı unutmayın, yarı fiyatına müzeyi gezebilirsiniz. Bu bölge geniş bir tepe. Tapınağın dışında birkaç tarihi bina daha var. Örneğin Odeon-amfitiyatro dik bir yokuşa kurulmuş ve önemli konserlere ev sahipleri yapıyor. Teker teker gezersiniz, biz şubat ayında rahattık ama havalar ısındığında tepeyi gezmek zorlayabilir. Suyunuzu ve şapkanızı ihmal etmeyin. Tapınağın güzelliğinin yanı sıra manzarası da çok güzel, tüm Atina şehrini ve bölgeyi yukarıdan izleyebilirsiniz.



Akropolis’i uzun uzun gezdikten sonra bit pazarını, Plaka’yı ve Monastiraki’yi bir daha ziyaret ettik.
Atina’ya gelmişken Pire’yi de ziyaret edebilirsiniz. Özel araçla gitmek elbette çok daha rahat, otobüs zaman alacaktır. Pire liman kasabası ve deniz kenarında bir gün vakit geçirebilir, kasabayı gezebilirsiniz.


Atina ziyaretinden önemli gözlemlerle döndük. Ancak ikinci bir sefer daha gelmek yerine bundan sonraki Yunanistan tatillerinden adaları ve Selanik taraflarını tercih etmeyi düşünüyoruz.   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder