7 Mayıs 2015 Perşembe

Paris: bir sefer yetmez…



Notre Dame Katedrali'nden Paris 

Paris, belki de dünyanın en güzel şehri. İnsanı içine çeken, yoran ama sevdiren, kendisine bağlayan bir şehir. Bir kez gitmek yetmez, ama iki veya beş sefer gitmek de yetmeyecektir. Bir süre sonra insanın Paris’e gidesi gelir. Bu açıdan İstanbul’a benzer.

Paris’te en az 3-4 gün zaman geçirmek gerekir. Ama 3-4 gün de kesinlikle yetmez. Bu tür kısa seyahatlerde ya bir yerden diğer yere koşturmakla gününüz geçer ve her şeyi görmüş olmak için görürsünüz, her şeye bir bakar geçersiniz veya zaten belirlediğiniz bir amaçla gidersiniz, mesela müzeler olabilir, bir kutlama olabilir, sonra amacınız yerine gelince geri dönersiniz, ta ki bir dahaki sefere kadar.

Paris’e ilk ve belki ikinci gidildiğinde dahi turist olarak gezmek ayıplanmamalıdır. Bir müzeden diğerine, saraydan katedrale, Eyfel’den alışveriş caddelerine derken her yeri görmek, oraya gitmedim dememek için yoğun bir plan yapmak küçümsenmemelidir. Belki de bu bir şart, ilk gidildiğinde Paris hakkında genel bir bilgiye kavuşmak, diğer gidişlerde ise daha özel programlar yapmak belki de doğal sayılmalı.

Ancak sonraki gidişlerde koşturmanıza gerek kalmayacak. Yine önemli noktaları görürsünüz ama istediğiniz yerlerde daha fazla zaman geçirirsiniz, özel bir temanız olur, örneğin çocukla tatile dair bir plan yaparsınız, veya müzeleri gezmeye yoğunlaşırsınız ya da belirlediğiniz restoranlarda gurme turu yapabilirsiniz, Paris’in yakınındaki semt ve kasabaları görmek isteyebilirsiniz.

Eyfel Kulesinden Paris gecesi
Paris’e şu ana kadar 4 sefer gittik ve anlaşıldığı üzere yine Parisimiz gelmiş. Bir fırsat oluştursak da gitsek diyoruz. İlkinde uçakla, ikisinde İsviçre’den trenle, sonuncusunda da yine İsviçre Basel’den arabayla Paris’e doğru yola çıktık. Elbette trenle de şehirlerin, ovaların arasından çevreyi seyrederek gezmek güzel ama arabayla gitmenin keyfi daha farklı. Ancak arabayla yolculuk şayet paralı otobanlardan gitmezseniz zevkli olur. Navigasyonunuz yan yollardan, köylerden, kasabalardan sizi geçirerek Paris yolunu tarif ederken siz de Fransa’nın birçok köyünü, kasabasını görmüş olursunuz. Yolda istediğiniz yerde durup dinlenmek, ihtiyaçları almak veya bir şeyler yemek de seyahate canlılık katar. Ancak Paris’in içinde arabayla gezmek pek anlamlı değil. Arabanızı varsa otelinizin otoparkına, yoksa yakındaki bir yeraltı otoparkına bırakın ve dönüşe kadar da arabanızı kullanmayın. Paris’te hem trafik çok hem park yeri yok hem de şans eseri park yeri bulsanız da önünüze ve arkanıza park etmek için arabanıza vurmaları yüksek bir ihtimal. Paris’te birçok arabanın önü ve arkası vurulmuş, zedelenmiş.

Paris’in ünlü metrosu zaten her yere rahatlıkla ulaşmanızı sağlıyor. Metro haritasını okumak biraz zaman alabilir ama haritayı bir kez çözdüğünüzde gidemeyeceğiniz yer yok. Tabii metrosu ünlü olsa da bu ün güzelliğinden değil. Gayet kirli ve kokan metro hatları var.  

Concorde Meydanı'dan Seine Nehri ve Eyfel

Paris’te Fransızca ve Fransızlarla ilişki konusu biraz sorun olabilir. Fransızların İngilizce konuşmak istememesi, kendi dillerinde konuşma ısrarı meşhur. Ancak Paris sadece bir turistik şehir değil. Her yıl milyonlarca turist geliyor olsa da turist çekme sorunu olmayan, salt turiste odaklı bir ekonomisi olmayan bir şehir ve Paris’te belki de turistten bıkmış Parisli bir nüfus var, çalışan, okuyan milyonlarca insan var. Bu nedenle yolda birini doldurup yol sorduğunuzda yardımcı olmak istemeyebilir. Şehrin her tarafı ziyarete değer olduğu ve özel izole bir turistik bölge olmadığı için turist odaklı bir esnaf ilgisi beklememekte yarar var ve bizce bu gayet güzel bir durum.

Ayrıca birkaç kelime Fransızca öğrenmekte fayda da var. Selamlama ve ayrılış cümlelerini ve birkaç basit ifadeyi öğrenmek yararlı olacaktır. Kısa bir Fransızca girişin-selamlamanın ardından birçok Fransız sizle İngilizce konuşmaya devam edecektir. Eğer illa Fransızca da ısrar ediliyorsa siz de İngilizce konuşmak için kendinizi zorlamayın, siz de Türkçe konuşun, zaten el kol hareketiyle anlaşacaksınız.

Fransız mutfağı da meşhur ama illa ki hoşlanacaksınız diye bir konu yok. Özel bir gurmelik iddianız yoksa çok da zorlamanın anlamı olmayabilir. Ama dil konusunda olduğu gibi yemek konusunu da öncesinde biraz çalışmakta fayda var. Mesela biftek tartar denilen yemek çekilmiş çiğ kıyma, üstüne çiğ yumurta sarısı ve süslü bir tabak, yine etler oldukça kanlı geliyor, iyi pişmiş demekte fayda var. Bu yemeklerle baş edemem diyorsanız o zaman kebapçılar alternatif olabilir.

Şanzelize ve Zafer Takı

Paris illaki hesapladığınız bütçeden fazlasını size harcatacaktır. Bu hostelde kalan için de lüks bir tatil planlayan için de geçerli. Her bütçeye göre otel bulmak da mümkün ve metro sayesinde uzak banliyölerde kalıp merkeze gitmek de rahat. Ancak yine de otelin bulunduğu bölgeyi soruşturmakta fayda var. Biz bir keresinde merkeze yakın uygun bir otelde kalmıştık ancak otelin bulunduğu bölge kafelerde, barlarda açıkça uyuşturucu kullanılan bir yerdi, pek tekin sayılmazdı. Gündüz bir sorun olmamakla beraber pek geç saate kalmamaya dikkat etmek durumunda kaldık.

Genelde Paris’te gezimize Concorde (Barış) Meydanından başlamayı tercih ediyoruz. Burası Fransa’nın ikinci büyük meydanı, hemen Seine Nehrinin yanında, bir tarafında Louvre Müzesi bulunuyor. Seine’in sol yakasında eski bir tren garı olan Orsay Müzesi yer alıyor. Burası aynı zamanda meşhur alışveriş caddesi Şanzelize’nin de başlangıcı. Eyfel Kulesinin de net şekilde görüldüğü meydanda 1900 yılında yapılan 100 mt.lik bir dönme dolap da yer alıyor. Buradan planınıza devam edebilirsiniz.

Gezilecek mekanların önünde her zaman sıra oluyor. Bu nedenle müzelere toplu giriş sağlayan karttan alabilirsiniz veya internetten bilet edinebilirsiniz, bu, size zaman kazandıracaktır.

Mona Lisa'nın karşısındaki tablo

Louvre Müzesi büyük bir müze, bir saraydan müzeye çevrilmiş. Louvre Müzesini gezmek hem orada sunulanları görmek hem de sarayı gezmek anlamına geliyor, güzel bir bahçesi de var. Müzeyi hakkıyla gezmek biraz zor, ama yarım gün ayırırsanız koştura koştura, hızlıca bakıp geçerek bir fikir edinebilirsiniz. Bu artık ilginize kalmış bir durum. Müzede Mona Lisa tablosu meşhur, önünde hep bir kalabalık var ama bizim ilgimizi tam karşısında duvarda boydan boya yer alan tablo daha fazla çekti.

Şanzelize (Champs-Elysees) Caddesi geniş bir alışveriş caddesi. Klasik bir benzetmeyle Bağdat Caddesinin bir benzeri. Bizim çok ilgimizi çekmedi ama bunda turist dolu olması, özellikle de Arap turistlerin yoğun olmasının etkisi olabilir. Cadde uzun bir cadde ve sonunda Zafer Takı var. Bu Tak Fransızların Almanlara karşı zaferi nedeniyle dikilmiş, bu nedenle Hitler Paris’i işgal edince Nazi askerleri de bu Takın altında geçerek şehre girmiş.

Seine Nehri turları da yoğun. Bu da artık zevkinize kalmış. Nehirde tur atarken şehrin önemli ve güzel yapılarını, Özgürlük Heykelini ve Notre Dame Katedralini dışarıdan görebilirsiniz. Ama herkes hoşlanmayabilir.

Notre Dame Katedrali oldukça güzel bir katedral. Burayı görmüş ve Vatikan’ı ziyaret etmişseniz artık Avrupa’da katedral görme isteğiniz oldukça azalacak, zaten en güzellerini görmüş olacaksınız. Notre Dame Katedralinin önünde de çok sıra olduğu için sabah erken gitmek ve biletleri önceden almak zaman kazandıracaktır. Katedralde kuleye çıkmak şehri anlamak için gerekli. Kuleden Paris’in çok güzel bir manzarası var, ayrıca Kuledeki heykeller, özellikle şeytani heykeller ilgi çekici. Filmi, çizgi filmini izlemiş, kitabını okuduysanız katedral gezisi oldukça ilginizi çekecektir.

Paris’te ziyaret ettiğimiz bir diğer yer de Pere-Lachaise Mezarlığı. Mezarlık ziyareti bize garip gelebilir ama bu mezarlık bir açık hava müzesi, heykelleri ile oldukça ilgi çekici. Ayrıca Fransa tarihinin önemli şahsiyetlerinin mezarları da burada. Çok fazla tanıdık bulacaksınız. Ayrıca Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya ile Paris Komünarlarını da ziyaret edersiniz.

Versay Sarayı
Eyfel Kulesi de Concorde Meydanından nehir kenarında yürüyerek gidebileceğiniz bir yer. Seine Nehri kenarında yürümek ayrı bir mutluluk kaynağı, bunun hakkını vermek gerekir. Eyfel Kulesi de yine önünde çokça sıranın olduğu bir yer. Burada bilet alıp katlardan birine çıkıp tüm şehri uzun uzun izleyebilirsiniz. Hiç küçümsenmeden, üşenmeden ziyaret edilmesi gereken bir yer.

Biz arkadaşlarımızla buluşmak amacıyla Bastille semtini de gezme imkanına sahip olduk. Burası daha Fransızlara özgü bir bölge, öğrencilerin ve yerel halkın uğradığı çok sayıda restoran ve kafe de var. Buralarda Fransız mutfağını uygun fiyatlarla deneyebilirsiniz.

Versay Sarayının içi

Paris’te gezilecek mekan isimleri saymakla bitmez, biz en çok sevdiğimiz yerleri saydık. Ancak özellikle tavsiye ettiğimiz, bir gün ayırmanız gerektiğini düşündüğümüz yer şehrin biraz dışındaki Versay (Versailles) Sarayı ve sarayın yer aldığı kasaba. Şehre 20 dakika uzaklıkta, trenle rahatça gidilebilir. Hemen Notre Dame’in oradan tren kalktığı için biz sabah katedrali gezip ardından Versay’a hareket ettik. Güzel, şirin bir kasaba. Kasabanın içinde yürüyerek kısa sürede saraya varıyorsunuz.

Sarayın içi ayrı güzel, dışı ayrı güzel. Dışında büyük bir bahçesi, av sahası var. Bu bahçede gezmek, heykelleri, gölü seyretmek sizi dinlendirecek. Sarayın içi de halkı isyan ettirecek kadar görkemli ve büyük. Sarayı gezerken hem kral ile kraliçenin gündelik yaşamını, odalarını görebilirsiniz ki yatak odaları dahil kraliyet ailesinin tüm yaşamı kamuya açıktı, insanların gözü önündeydi hem de dünya tarihinin önemli anlaşmalarını imzalandığı mekanları görebilirsiniz. Tabii geziniz boyunca güzel tabloları ve değerli eşyaları da bolca göreceksiniz. Önce sarayın içini gezmek ardından bahçesinde zaman geçirmek dinlenmenizi ve mutlu olmanızı sağlayacak.

Versay Sarayının bahçesi

Paris’e ilk kez gidiyorsanız sıkı bir geziye, yorulmaya hazır olun. Paris’i görmüşseniz zaten tekrar gitmek isteyeceksiniz. Bu durumda internetten önerileri de dikkate alıp daha özel, temalı bir tatil yapmak Paris’i daha fazla içinize çekmenizi mümkün kılacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder