|
Notre Dame Katedrali'nden Paris |
Paris, belki de
dünyanın en güzel şehri. İnsanı içine çeken, yoran ama sevdiren, kendisine
bağlayan bir şehir. Bir kez gitmek yetmez, ama iki veya beş sefer gitmek de
yetmeyecektir. Bir süre sonra insanın Paris’e gidesi gelir. Bu açıdan
İstanbul’a benzer.
Paris’te en az
3-4 gün zaman geçirmek gerekir. Ama 3-4 gün de kesinlikle yetmez. Bu tür kısa
seyahatlerde ya bir yerden diğer yere koşturmakla gününüz geçer ve her şeyi
görmüş olmak için görürsünüz, her şeye bir bakar geçersiniz veya zaten belirlediğiniz
bir amaçla gidersiniz, mesela müzeler olabilir, bir kutlama olabilir, sonra
amacınız yerine gelince geri dönersiniz, ta ki bir dahaki sefere kadar.
Paris’e ilk ve
belki ikinci gidildiğinde dahi turist olarak gezmek ayıplanmamalıdır. Bir
müzeden diğerine, saraydan katedrale, Eyfel’den alışveriş caddelerine derken
her yeri görmek, oraya gitmedim dememek için yoğun bir plan yapmak
küçümsenmemelidir. Belki de bu bir şart, ilk gidildiğinde Paris hakkında genel
bir bilgiye kavuşmak, diğer gidişlerde ise daha özel programlar yapmak belki de
doğal sayılmalı.
Ancak sonraki
gidişlerde koşturmanıza gerek kalmayacak. Yine önemli noktaları görürsünüz ama
istediğiniz yerlerde daha fazla zaman geçirirsiniz, özel bir temanız olur,
örneğin çocukla tatile dair bir plan yaparsınız, veya müzeleri gezmeye
yoğunlaşırsınız ya da belirlediğiniz restoranlarda gurme turu yapabilirsiniz,
Paris’in yakınındaki semt ve kasabaları görmek isteyebilirsiniz.
|
Eyfel Kulesinden Paris gecesi |
Paris’e şu ana
kadar 4 sefer gittik ve anlaşıldığı üzere yine Parisimiz gelmiş. Bir fırsat
oluştursak da gitsek diyoruz. İlkinde uçakla, ikisinde İsviçre’den trenle,
sonuncusunda da yine İsviçre Basel’den arabayla Paris’e doğru yola çıktık.
Elbette trenle de şehirlerin, ovaların arasından çevreyi seyrederek gezmek güzel
ama arabayla gitmenin keyfi daha farklı. Ancak arabayla yolculuk şayet paralı
otobanlardan gitmezseniz zevkli olur. Navigasyonunuz yan yollardan, köylerden,
kasabalardan sizi geçirerek Paris yolunu tarif ederken siz de Fransa’nın birçok
köyünü, kasabasını görmüş olursunuz. Yolda istediğiniz yerde durup dinlenmek,
ihtiyaçları almak veya bir şeyler yemek de seyahate canlılık katar. Ancak
Paris’in içinde arabayla gezmek pek anlamlı değil. Arabanızı varsa otelinizin
otoparkına, yoksa yakındaki bir yeraltı otoparkına bırakın ve dönüşe kadar da
arabanızı kullanmayın. Paris’te hem trafik çok hem park yeri yok hem de şans
eseri park yeri bulsanız da önünüze ve arkanıza park etmek için arabanıza
vurmaları yüksek bir ihtimal. Paris’te birçok arabanın önü ve arkası vurulmuş,
zedelenmiş.
Paris’in ünlü
metrosu zaten her yere rahatlıkla ulaşmanızı sağlıyor. Metro haritasını okumak
biraz zaman alabilir ama haritayı bir kez çözdüğünüzde gidemeyeceğiniz yer yok.
Tabii metrosu ünlü olsa da bu ün güzelliğinden değil. Gayet kirli ve kokan metro
hatları var.
|
Concorde Meydanı'dan Seine Nehri ve Eyfel |
Paris’te
Fransızca ve Fransızlarla ilişki konusu biraz sorun olabilir. Fransızların İngilizce
konuşmak istememesi, kendi dillerinde konuşma ısrarı meşhur. Ancak Paris sadece
bir turistik şehir değil. Her yıl milyonlarca turist geliyor olsa da turist
çekme sorunu olmayan, salt turiste odaklı bir ekonomisi olmayan bir şehir ve
Paris’te belki de turistten bıkmış Parisli bir nüfus var, çalışan, okuyan
milyonlarca insan var. Bu nedenle yolda birini doldurup yol sorduğunuzda
yardımcı olmak istemeyebilir. Şehrin her tarafı ziyarete değer olduğu ve özel
izole bir turistik bölge olmadığı için turist odaklı bir esnaf ilgisi
beklememekte yarar var ve bizce bu gayet güzel bir durum.
Ayrıca birkaç
kelime Fransızca öğrenmekte fayda da var. Selamlama ve ayrılış cümlelerini ve
birkaç basit ifadeyi öğrenmek yararlı olacaktır. Kısa bir Fransızca girişin-selamlamanın
ardından birçok Fransız sizle İngilizce konuşmaya devam edecektir. Eğer illa
Fransızca da ısrar ediliyorsa siz de İngilizce konuşmak için kendinizi
zorlamayın, siz de Türkçe konuşun, zaten el kol hareketiyle anlaşacaksınız.
Fransız mutfağı
da meşhur ama illa ki hoşlanacaksınız diye bir konu yok. Özel bir gurmelik
iddianız yoksa çok da zorlamanın anlamı olmayabilir. Ama dil konusunda olduğu
gibi yemek konusunu da öncesinde biraz çalışmakta fayda var. Mesela biftek
tartar denilen yemek çekilmiş çiğ kıyma, üstüne çiğ yumurta sarısı ve süslü bir
tabak, yine etler oldukça kanlı geliyor, iyi pişmiş demekte fayda var. Bu
yemeklerle baş edemem diyorsanız o zaman kebapçılar alternatif olabilir.
|
Şanzelize ve Zafer Takı |
Paris illaki
hesapladığınız bütçeden fazlasını size harcatacaktır. Bu hostelde kalan için de
lüks bir tatil planlayan için de geçerli. Her bütçeye göre otel bulmak da
mümkün ve metro sayesinde uzak banliyölerde kalıp merkeze gitmek de rahat.
Ancak yine de otelin bulunduğu bölgeyi soruşturmakta fayda var. Biz bir
keresinde merkeze yakın uygun bir otelde kalmıştık ancak otelin bulunduğu bölge
kafelerde, barlarda açıkça uyuşturucu kullanılan bir yerdi, pek tekin
sayılmazdı. Gündüz bir sorun olmamakla beraber pek geç saate kalmamaya dikkat
etmek durumunda kaldık.
Genelde Paris’te
gezimize Concorde (Barış) Meydanından başlamayı tercih ediyoruz. Burası
Fransa’nın ikinci büyük meydanı, hemen Seine Nehrinin yanında, bir tarafında
Louvre Müzesi bulunuyor. Seine’in sol yakasında eski bir tren garı olan Orsay
Müzesi yer alıyor. Burası aynı zamanda meşhur alışveriş caddesi Şanzelize’nin
de başlangıcı. Eyfel Kulesinin de net şekilde görüldüğü meydanda 1900 yılında
yapılan 100 mt.lik bir dönme dolap da yer alıyor. Buradan planınıza devam
edebilirsiniz.
Gezilecek
mekanların önünde her zaman sıra oluyor. Bu nedenle müzelere toplu giriş
sağlayan karttan alabilirsiniz veya internetten bilet edinebilirsiniz, bu, size
zaman kazandıracaktır.
|
Mona Lisa'nın karşısındaki tablo |
Louvre Müzesi
büyük bir müze, bir saraydan müzeye çevrilmiş. Louvre Müzesini gezmek hem orada
sunulanları görmek hem de sarayı gezmek anlamına geliyor, güzel bir bahçesi de
var. Müzeyi hakkıyla gezmek biraz zor, ama yarım gün ayırırsanız koştura
koştura, hızlıca bakıp geçerek bir fikir edinebilirsiniz. Bu artık ilginize
kalmış bir durum. Müzede Mona Lisa tablosu meşhur, önünde hep bir kalabalık var
ama bizim ilgimizi tam karşısında duvarda boydan boya yer alan tablo daha fazla
çekti.
Şanzelize
(Champs-Elysees) Caddesi geniş bir alışveriş caddesi. Klasik bir benzetmeyle
Bağdat Caddesinin bir benzeri. Bizim çok ilgimizi çekmedi ama bunda turist dolu
olması, özellikle de Arap turistlerin yoğun olmasının etkisi olabilir. Cadde
uzun bir cadde ve sonunda Zafer Takı var. Bu Tak Fransızların Almanlara karşı
zaferi nedeniyle dikilmiş, bu nedenle Hitler Paris’i işgal edince Nazi
askerleri de bu Takın altında geçerek şehre girmiş.
Seine Nehri turları
da yoğun. Bu da artık zevkinize kalmış. Nehirde tur atarken şehrin önemli ve
güzel yapılarını, Özgürlük Heykelini ve Notre Dame Katedralini dışarıdan
görebilirsiniz. Ama herkes hoşlanmayabilir.
Notre Dame
Katedrali oldukça güzel bir katedral. Burayı görmüş ve Vatikan’ı ziyaret
etmişseniz artık Avrupa’da katedral görme isteğiniz oldukça azalacak, zaten en
güzellerini görmüş olacaksınız. Notre Dame Katedralinin önünde de çok sıra
olduğu için sabah erken gitmek ve biletleri önceden almak zaman kazandıracaktır.
Katedralde kuleye çıkmak şehri anlamak için gerekli. Kuleden Paris’in çok güzel
bir manzarası var, ayrıca Kuledeki heykeller, özellikle şeytani heykeller ilgi
çekici. Filmi, çizgi filmini izlemiş, kitabını okuduysanız katedral gezisi
oldukça ilginizi çekecektir.
Paris’te ziyaret
ettiğimiz bir diğer yer de Pere-Lachaise Mezarlığı. Mezarlık ziyareti bize
garip gelebilir ama bu mezarlık bir açık hava müzesi, heykelleri ile oldukça
ilgi çekici. Ayrıca Fransa tarihinin önemli şahsiyetlerinin mezarları da
burada. Çok fazla tanıdık bulacaksınız. Ayrıca Yılmaz Güney ve Ahmet Kaya ile
Paris Komünarlarını da ziyaret edersiniz.
|
Versay Sarayı |
Eyfel Kulesi de
Concorde Meydanından nehir kenarında yürüyerek gidebileceğiniz bir yer. Seine
Nehri kenarında yürümek ayrı bir mutluluk kaynağı, bunun hakkını vermek
gerekir. Eyfel Kulesi de yine önünde çokça sıranın olduğu bir yer. Burada bilet
alıp katlardan birine çıkıp tüm şehri uzun uzun izleyebilirsiniz. Hiç
küçümsenmeden, üşenmeden ziyaret edilmesi gereken bir yer.
Biz arkadaşlarımızla
buluşmak amacıyla Bastille semtini de gezme imkanına sahip olduk. Burası daha
Fransızlara özgü bir bölge, öğrencilerin ve yerel halkın uğradığı çok sayıda
restoran ve kafe de var. Buralarda Fransız mutfağını uygun fiyatlarla
deneyebilirsiniz.
|
Versay Sarayının içi |
Paris’te
gezilecek mekan isimleri saymakla bitmez, biz en çok sevdiğimiz yerleri saydık.
Ancak özellikle tavsiye ettiğimiz, bir gün ayırmanız gerektiğini düşündüğümüz
yer şehrin biraz dışındaki Versay (Versailles) Sarayı ve sarayın yer aldığı
kasaba. Şehre 20 dakika uzaklıkta, trenle rahatça gidilebilir. Hemen Notre
Dame’in oradan tren kalktığı için biz sabah katedrali gezip ardından Versay’a
hareket ettik. Güzel, şirin bir kasaba. Kasabanın içinde yürüyerek kısa sürede
saraya varıyorsunuz.
Sarayın içi ayrı güzel,
dışı ayrı güzel. Dışında büyük bir bahçesi, av sahası var. Bu bahçede gezmek,
heykelleri, gölü seyretmek sizi dinlendirecek. Sarayın içi de halkı isyan
ettirecek kadar görkemli ve büyük. Sarayı gezerken hem kral ile kraliçenin
gündelik yaşamını, odalarını görebilirsiniz ki yatak odaları dahil kraliyet
ailesinin tüm yaşamı kamuya açıktı, insanların gözü önündeydi hem de dünya
tarihinin önemli anlaşmalarını imzalandığı mekanları görebilirsiniz. Tabii
geziniz boyunca güzel tabloları ve değerli eşyaları da bolca göreceksiniz. Önce
sarayın içini gezmek ardından bahçesinde zaman geçirmek dinlenmenizi ve mutlu
olmanızı sağlayacak.
|
Versay Sarayının bahçesi |
Paris’e ilk kez
gidiyorsanız sıkı bir geziye, yorulmaya hazır olun. Paris’i görmüşseniz zaten
tekrar gitmek isteyeceksiniz. Bu durumda internetten önerileri de dikkate alıp
daha özel, temalı bir tatil yapmak Paris’i daha fazla içinize çekmenizi mümkün
kılacak.