14 Ağustos 2015 Cuma

Hong Kong: İnsanın doyumsuzluğunu gösteren bir şehir


Victoria Zirvesi'nden Hong Kong

Çin’in güneyinde Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı özerk bir bölge olan Hong Kong turizmden öte ticaret şehri olarak ön plana çıkıyor. 1997 yılına kadar 100 yıl süresince İngiliz sömürgesi olduğu içinse geleneksel Çin toplumundan daha farklı bir sosyo-kültürel yapı oluşmuş.




Çin devleti de Hong Kong’taki sisteme doğrudan müdahale etmemeyi vaat ettiği için kendine özgü bir yönetim ortaya çıkmış. Çin’in atadığı bir vali yönetmesine karşın klasik batılı bir kapitalist merkez karşınıza çıkıyor. Bununla beraber Çin içinde faaliyet yürütemeyen çok sayıda STK ve bağımsız sendika da Hong Kong’ta halen faaliyetlerini sürdürebiliyor.

Hong Kong havalimanı gayet büyük. Uçaktan indiğinizde metroya binip havalimanı içinde yolculuk yapıyorsunuz. Bizim ekibimiz biraz kalabalık olduğu için ve lavaboda, çevrede biraz oyalandığımız için bavul toplama alanına gittiğimizde bavulların çoktan dağıtıldığını ve geride kalan bavullarımızı polislerin kontrol ettiğini fark ettik.



Havalimanından şehir merkezine otobüsle giderken adaları birbirine bağlayan büyük köprülerden geçiyorsunuz. Şehir merkezine doğru her tarafta oldukça yüksek katlı, 90-100 belki de daha fazla katlı çirkin gökdelenler görüyorsunuz. Hong Kong’ta küçük bir alanda yoğun bir nüfusu topladığı için her tarafta oldukça yüksek binalarla karşılaşıyorsunuz, betondan bir deniz. Bu açıdan ilgi çekici ama estetik veya güzel değil. Bizde bu büyüklükte gökdelenler büyük şirketlerin merkezleri olduğu için görüntüsü hoş olmasa da bir zenginliği, ihtişamı yansıtıyor. Hong Kong’ta ise gökdelenler genellikle halkın yaşadığı gecekondu tarzı evler. Çirkin, bakımsız. Dahası bir kısmı tepelerde sanki uçurumlardan düşecekmiş gibi inşa edilmiş, korkutucu bir görünümü var.




Hong Kong aslında sadece bu özelliği ile değil başka bir özelliği ile de ülkemizin yöneticilerinin hayranlık duyacağı, bayılacağı bir şehir: her taraf AVM. Şehir merkezinde AVM’lerden geçilmiyor, hatta AVM’lerden tünellerle yeraltı örülmüş. Hiç dışarıya çıkmadan, bir AVM’den diğerine geçerek şehir içinde yürüyebiliyorsunuz. Tabii evrensel bir olgu olduğu için AVM’lerde size yabancı hiçbir şey var, markalar dahi aynı. Şayet dışarısı çok sıcaksa AVM’lerde zaman geçirmek veya AVM’lerden geçerek hedeflenen yere varmak mantıklı gelebilir.

Şehir merkezinde yürürken yolun iki tarafında da oldukça yüksek gökdelenler olduğu için trafikteki arabaların egzoz dumanları da dağılamıyor ve bir kütle olarak sizi sarabiliyor. Bundan kurtulmak için de AVM içlerini tercih edebilirsiniz.





Biz Hong Kong’ta 4 gün Hıristiyan bir kuruluş olan YMCA’in kampında kaldık. Küçük bungalov evlerle, yeşil bir alanda, oldukça temel ihtiyaçları karşılayan, konferans vb etkinliklerin düzenlenebileceği bir işletme. 2 gün ise şehir merkezinde bir otelde kaldık. Hong Kong’ta birçok otel bahsini ettiğimiz gökdelenlerin belirli katlarında yer alıyor. Örneğin 3. ve 4. katlar. Otelin bulunduğu katlar görece temiz sayılsa da bir alt veya üst kata çıkarsanız çok pis ve bakımsız olduğunu görebilirsiniz.

Tabii Çin yemekleri ve damak tadı farklı. Restoranların veya kasapların vitrinleri yereldekilere lezzetli ve çekici gelse de bu bizim için pek geçerli değil. Ama Hong Kong Batı’ya özenen bir şehir olduğu için çok sayıda Batılı yemek yapan lokanta var. Döner kebap bulmak da mümkün. Ayrıca fast food zincirleri de her yerde.




Hong Kong’ta yolda yürürken Türkiye’den gelen çok sayıda insanla karşılaşmak mümkün. Gelenlerin çoğu işadamı, yolda geçerken biraz laflamak ilginç olabiliyor.

Hong Kong’ta merkezde dolaşırken bazı ara sokaklarda daha geleneksel ürünler satan, yerlilere yönelik ufak pazarlar, stantlar var. Buraları gördüğünüzde gezerseniz farklı bir coğrafyada, farklı bir medeniyette olduğunuzu daha fazla hissedebilirsiniz. Ufak hediyelik eşyalar alabilirsiniz. Hatta bolca Mao döneminden, Kültür Devrimi döneminden anı eşyalar da bulabilirsiniz, örneğin Mao’nun arkasında mutlu mesut geleceğe yürüyen işçi, köylü, kadın, erkek resimli bir çalar saat veya Kızıl Muhafızların taktığı yıldızlı bir şapka veya çanta ilginizi çekebilir.



Şehir merkezinde en dikkat çekici yer Okyanus Caddesi veya Yıldızlar Caddesi denilen kordon bölgesi. Deniz kenarında yürüyüş yapabilir, bolca fotoğraf çekebilirsiniz. Araç trafiğine kapalı olan bu yol üzerinde birçok film starının ayak veya el izleri de betona çıkarılmış. Ayrıca Bruce Lee’nin heykeli önünde poz verebilirsiniz. Yine geceleri ışıklandırma nedeniyle ilgi çekici bir manzara ortaya çıkabiliyor.




Buradan vapura atlayıp karşı kıyıya da geçebilirsiniz. İstanbul’daki gibi düzenli, kısa vapur seferleri oluyor, ilginizi çekebilir ama deniz pek temiz değil, bulanık.




Hong Kong’taki belki de en önemli turistik destinasyon Victoria Tepesi. Şehir merkezinden kalkan otobüslerle görece uzun bir yolculukla şehrin en yüksek noktalarından biri olan bu tepeye çıkabilirsiniz. Buradan tüm şehir ayaklarınızın altında, 360 derece seyredebilirsiniz. Küçük bir bölgede yeşille deniz bir arada olduğu için doğal bir güzellik oluştursa da şehrin geri kalanı beton yığını. Yüksek, havadar bir noktadan şehri seyretmek size iyi gelecek. Biraz pahalı olsa da burada da çok sayıda turistik eşya satan dükkan var. Müslüman dükkan sahipleri din kardeşliği şerefine özel indirimler yapabiliyor, bilginize.   





Çin’i anlamak için Hong Kong’a gitmek yeterli olmaz. Burası ayrı bir sentez. Ama fırsat olursa Hong Kong da görülüp ders çıkartılacak bir şehir. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder