14 Ağustos 2015 Cuma

Londra: ideal bir küresel şehir

Westminster ve Big Ben

Londra küresel başkentler arasında. Gidilmezse olmaz. Gittiğinizde ise şanslıysanız yağmura denk gelmezsiniz ve bu sayede yürüyerek şehri gezebilirsiniz. Yağsa da yağmasa da büyük bir kalabalık, dünyanın dört bir yanından gelen turistler ve şehir halkı ile şehirde rahatça gezmek zordur. Kaderinize razı olursunuz.

Londra’ya üç havalimanı üzerinden ulaşabilirsiniz. En havalısı Heathrow. Ardından Gatwick ve Luton havalimanları geliyor. En uzak ve küçük olanı Luton, zaten burası ayrı bir şehir. Heathrow’dan merkeze 15-20 dk kısa bir sürede giden Heathrow Express ile biraz fazla para ödeyerek ama zaman kaybetmeden ulaşabilirsiniz. Yine her üç havalimanından da şehir merkezine düzenli tren ve otobüs seferleri var. Bunlar yaklaşık 1 saat sürüyor. Otobüsü tavsiye etmeyiz, çünkü Londra’nın şehir içi trafiğine yakalanabilirsiniz. Ama diğer yandan otobüsle giderken şehre 10-15 dakika mesafede nasıl gettoların oluştuğunu, nasıl farklı hayatların yaşandığını daha net görebilirsiniz. Bir sokağı döndüğünüzde Pakistan ile diğerinde Arabistan ile karşılaşabilirsiniz. Bir arada ama birbirinden de ayrı.

Trenle St Pancras uluslararası tren garına gelirsiniz. Burası şehir merkezindedir ama aynı zamanda diğer metro hatlarına aktarma da yapabilirsiniz. Şayet İngiltere’nin başka bir şehrinden National Express otobüsleriyle Londra’ya gelirseniz otobüs terminali hemen Buckingham Sarayı’nın yanında. Oradan gezinize başlayabilirsiniz.

Otobüs biletleri trene göre daha ucuz ama daha yavaş. Bir de aklınızda olsun, şehir içinde kalacaksanız günlük, haftalık ve aile boyu gibi farklı bilet çeşitlerinden size en uygununu seçmenizde fayda var. Tüm otobüs ve metro hatlarında geçiyor. Şehirler arası yolculuk yapacaksanız tren garından bilet almaya kalktığınızda çok yüksek ücretler ödeyebilirsiniz. Bilhassa hızlı trenlerde, bölgesel trenlerde pek olmuyor, internetten almak çok daha uygun ve farklı öneriler sunuluyor. Örneğin Nottingham’a bileti internetten alınca 90 sterlin yerine 18 sterline almak mümkün olabiliyor. Ayrıca 2 sterlin daha ekleyince gün boyu şehiriçi otobüs kullanma hakkı da elde edilebiliyor.

Londra’da her yere metroyla gitmek mümkün. Karışık bir metro haritası var. Bunu çözerseniz rahat edersiniz. Farklı renklerdeki hatları ve geçiş-kesişim noktalarını iyi görmek gerekir. Metrolar çok sık geldiği için yetişme-koşturma derdiniz de yok.  Dolayısıyla yürüyerek şehri gezebilir ama aynı zamanda yorulduğunuzda veya yağmur yağdığında metroya geçiş yapabilirsiniz. Şehrin gezilmesi gereken turistik noktalarını birbirine bağlayan daire şeklindeki metro hattını büyük ihtimalle daha sık kullanacaksınız.

Londra pahalı bir şehir. İngilizler için de gayet pahalı. Bizim için sterlinin değeri nedeniyle çok daha pahalı. Bunu bilerek bütçe oluşturmakta fayda var. İnternetten öncesinde incelemek bu nedenle de önemli, çünkü hemen her ziyaret edilecek yer için özel indirimleri, ücretsiz günleri vb internet sayfalarından öğrenebilirsiniz.

Londra büyük bir şehir ve çok sayıda alternatif var. Öncesinde inceleyip iyi bir plan yapmak Londra’yı hakkıyla gezmek ve keyif almak için önemli. Yoksa çok yorulabilir, çok koşturabilir, çok para harcayabilir ve tatmin edici bir seyahat yapamamış olabilirsiniz. Londra’da şehri, tarihi yerleri vb gösteren yerlerin yanı sıra özel ilgi alanlarına dönük yerler de var. Mumya müzesi, korku müzesi gibi bir dizi müzeye ilginiz varsa zaman ayırırsınız, yoksa onları rahatlıkla gezebilirsiniz. Odaklanmak önemli.

Londra’ya karakterini veren su yolu Thames Nehri. Şehrin ortasından geçiyor, şehrin iki yakasındaki önemli yerler nehre yakın konumlanmış durumda. Nehir turları var ama bir Paris’teki nehir turu olmadığını bilmek gerekir.


Buckingham Sarayı

Buckingham Sarayından başlarsak genelde sarayın parmaklarından içeriyi seyrediyorsunuz, kamuya açık zamanları kısıtlı veya bana denk gelmedi bir türlü. Sarayın içinin yapısı ile dışı arasında önemli bir farklılık olduğunu belgesellerde görebilirsiniz. Sarayın önünde geniş bir meydan var. Heykel, park ve göller ile güzel bir gezi yolu. Parkın içinden yürüyüp diğer tarafın geçtiğinizde nehir yönünde İngiliz Parlamentosu (Westminister Sarayı) ve Big Ben saat kulesini göreceksiniz. Burası şehrin ana simgesel yapısı. Parlamentoyu önünden, arkasından incelemekte fayda var. Arka tarafında çok sayıda heykelle İngiliz siyasi tarihinin önemli figürleri anılmakta, en belirgini de doğal olarak Churchill’in heykeli.


Trafalgar Meydanı

Buradan yine yürüme mesafesinde Trafalgar Meydanına yürüyebilirsiniz. Bu meydan Londra’nın en önemli meydanı, çok kalabalık, aynı zamanda eylem-miting alanı. Meydanın ortasında aslan heykellerinin koruduğu görkemli bir heykel var. Fransızları yendikleri Trafalgar savaşının anısına dikilmiş. Meydanın etrafında ülkenin en önemli müzeleri var. British Museum’u gezmek zaten bir “must”, olmazsa olmaz. Müzeyi gezerken dikkatle bakmakta fayda var, birçok değerli eser Anadolu’dan çalınmış. Yine National Gallery de yanında yer alıyor.

National Gallery

Londra’da yapılması gereken bir diğer “must” ise London Eye denilen dönmedolaba binmek. Şehrin önemli bir yapısı olan dönmedolap sayesinde tüm Londra’yı kuşbakışı izlemek ve şehir hakkında genel bir fikir sahibi olmak yararlı olacaktır.

London Eye

Nehir kenarında zaman geçirirken masallardan çıkıp gelmiş gibi duran Tower Bridge adlı köprüyü de ziyaret edebilirsiniz. Yine şehrin ana katedrali St. Paul Katedrali de görülmesi gereken yerler arasında. Bunların hepsi yürüme mesafesinde ama sizi yorabilir, atlayıp metroya 1 durak sonra inilebilir, size kalmış.


Tower Bridge

Alışveriş caddesi ise meşhur Oxford Caddesi. Klasik bir alışveriş caddesi. Şayet ucuz elbise almak istiyorsanız her yerde rahatlıkla bulabileceğiniz Primark mağazalarına girebilirsiniz. Ucuz ve güzel kıyafetler, bir kısmı Türkiye’den dahi ucuz. 3-5 sterline magnet, bisküvi almak yerine buradan aynı fiyata hediyelik elbise alabilirsiniz.


Marks'ın mezarı

Londra’nın parkları de meşhurdur, dinlenmek için fırsat bulup ziyaret edilebilir. En meşhuru Hyde Park’tır. Gelmişken Karl Marx’ın mezarını da ziyaret edip dua etmek isterseniz Highgate Mezarlığına gitmeniz gerekir. Metrodan sonra bir süre yürümeniz gerekir ama zaten herkes size yol gösterecektir. Mezarlığın içinde de Marx’ı bulmak gayet kolay zaten ana yol üzerinde büst heykeli ile sizi bekliyor.

Londra’ya gelmişken yakın çevresini de gezmek isterseniz Windsor Kalesi’ni tavsiye ederiz. Windsor Kalesi halen kraliyetin kullandığı bir kale. Şehrin dışında. Turlarla gidebilirsiniz ama kendiniz trene atlayıp daha ucuza da ziyaret edebilirsiniz. Burada kalenin içindeki sarayı gezebilirsiniz ve ardından kalenin kapladığı alan dahilindeki dar sokaklarda yürüyebilirsiniz. Birleşik Krallık ve hanedanlık geleneği konusunda önemli gözlemlerde bulunabilirsiniz.


Windsor Kalesi

Londra yakınlarındaki bir diğer yer de Greenwich olabilir. Küçük ve güzel bir İngiliz kasabası. Boylamların ve saatlerin derecelendirmesinde 0 noktası burasıdır.

Biraz daha uzağa gitmek isterseniz 1 saatlik tren yolculuğu ile Canterbury’e gidebilirsiniz. Burasıyla ilgili ayrıntılı yazımına sitemizden ulaşabilirsiniz. ( http://seyyahpusulasi.blogspot.com.tr/2015/04/canterbury-yesil-zengin-sk.html )

Londra görülmesi gereken şehirler arasında. Avrupa’da ama kendine has bir karakteri, mantığı var. 2-3 gün kalıp oradan oraya koşturmak yerine daha sakin bir geziyi hak ediyor. hem sokaklarında yürümek, hem yakın çevresini görmek, hem müzelerini hakkıyla gezmek hem güzel restoranlar bulup yemek yemek hem de parklarında dinlenmek için kendinizi 2-3 güne sıkıştırmayın. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder